TARİHLE YÜRÜMEK
TARİHLE YÜRÜMEK
Bir sosyal bilim olarak tarih bize geçmişin kayıtlarını tutarak kronolojik bilgiler verir.
Anlatılan hadiseler geçmişin hadiseleri olsa da tarihin ana mesajı bize geçmişi hikaye etmek değildir.
Geçmişin hadiselerine , kayıtlarına bakarak bugünümüzü ve yarınımızı kurmak; işte tarihin mesajı da gayesi de budur.
Tekerrürden ibarettir.Yani olan biten olaylar her daim kendini tekrar eder.
İbn Haldun bu sebeple : “Geçmiş geleceğe suyun suya benzemesinden daha çok benzer” demiştir.
Bugünümüzü sağlama almak yarınımıza uzanmak için dünümüzde ne oldu bilmek zorundayız.
Geçmiş,hatalarla eksiklerle zaferlerle anlaşmalarla güzelce mercek altına alınıp iyice muhasebesi yapıldığı taktirde yeryüzündeki varlığımızın kavileştiği bir dünyanın sahibi oluruz.
Söz gelimi Sevr’i Mondros’u veya Montrö sözleşmesini okuyan bilen kavrayan bir zihin artık yüksek bir devlet aklına ermiş demektir.
Bu toprakları bize vatan kılanlar ne aşamalardan geçti veya Kuvayı milliye içte ve dışta kimlerle uğraştı sorularına tarihin verdiği cevap bize elmas kiymetinde bir rehberlik sunacaktır.
Yalnızca geçmiş muhasebesi yapabilmek adına değil aynı zamanda sahibi olduğumuz tarihin bize yüklediği sorumluluk duygusu adına şu da rahatça söylenebilir ki ,Tarih aynı zamanda güçlü,diri ve müreffeh olabilmek adına gerekli “milli motivasyonu” sağlar.
Tüm bunları yapabilmek akıl ister idrak ister şuur ister.
Şuurlu tarih okuması bizi Türk Devletinin Devamlılığı (kesintisiz tarih ) mevzuuna taşır.
O zaman görülür ki bin yıldır devlet de aynıdır dost da aynıdır düşman da….
Malazgirt(26 Ağustos) Büyük Taarruz (30 Ağustos) gibi iki milli varoluş savaşının yıldönümlerini yaşadığınız şu günler de meseleye bir de bu pencereden bakılması temennisiyle….
Türk, Tarih ile yürümeye mecburdur.
Türk,Tarihle yürümeye memurdur.