Tarihten günümüze nakledilen birçok anekdot ve diyalog vardır. Bunlar içinde en meşhur olanlardan biri de hayatını bir fıçı içinde geçiren meşhur düşünür Sinoplu Diyojen ile Makedon Kralı Büyük İskender arasında geçtiği söylenen hikâyedir.
Diyojen, günümüzde Sinop şehrinde doğmuş ve Yunanistan’ın bir şehri olan Korint’de ölmüştür. Diyojen, zannedilen medeniyeti reddetmiş ve medeniyetten uzak şekilde hayatını sürdürmüş bir antik çağ filozofudur. Diyojen ile aynı dönemlerde yaşayan Makedonya Kralı Büyük İskender’in karşılaşmasında aralarında şöyle bir diyalog gelişir:
Güneşin altına uzanmış vaziyette bir adam yatmaktadır. Bütün mal varlığı birkaç parça eşya ve günlük olarak kullandığı malzemelerini koyduğu torba olan bu adam Diyojen’dir ve Büyük İskender’i karşısında görmesine rağmen hiç istifini bozmadan güneşlenmeye devam eder.
Çevredeki insanlar ise, Büyük İskender geliyor diye heyecan içinde oraya buraya koşarken Diyojen yerinden kımıldamaz. Hatta bu insanlar, Diyojen’e; “Sen ne yapıyorsun, gelenin kim olduğunun farkında değil misin?” diyerek çıkışırlar hatta tartaklamaya kalkarlar.
Büyük İskender kargaşayı görür ve “Durun, adama dokunmayın!” der.
İskender, Diyojen’in yanına gelerek: ”Görmüyor musun, insanlar ben geliyorum diye yerlere yatıp kalkıyorlar. Sen yoksa beni tanımıyor musun?” der.
Diyojen: “Tanıyorum. İyi tanıyorum ve sizi de çok iyi biliyorum.” diye cevap verir.
Büyük İskender: “O halde söyle bakalım, ben kimim?” der.
Diyojen der ki: “Bendemin bendesisin. (Esirimin esirisin.)”
İskender bu söz karşısında afallayıp kalır. Atının sırtından sarsılarak iner; “Şimdi bu da ne demek oluyor?” der.
Diyojen: “Sen, toprak için zenginlik için insanları öldürüyorsun. Hâlbuki tüm bunlar benim değer vermediğim şeyler, hepsi benim esirim. Dünya benim esirim, kölem. Sen de benim köleme köle olmuşsun. Peki, kim kime ayağa kalkacak?” der.
İskender bu sözlerin üzerine bir karşılık vermez. Diyojen’in büyük bir filozof olduğunu anlar ve ona; “Dile benden ne dilersen!” der.
Diyojen, İskender’in bu sorusuna karşılık; “Gölge etme başka ihsan istemem.” başka bir görüşe göre de ”Güneşimi engelleme yeter!” cevabını verir.
Diyojen, İskender’e ayağa kalkmamış, hiç istifini bozmamıştı. Binlerce insan, İskender geliyor diye ortalığı velveleye verirken o gayet vakur bir şekilde duruşunu bozmamıştı. Yani bir gerçeklik varsa bu herkese göre öyle olmalıydı. Ali Nesim’in ifadesiyle de “İnsan, insana karşı! İnsanlık, insana karşı! İnsanın gücü, insana karşı!
Günümüz insanına ibret olacak bir tabloyu siz okurlara sunarken, önce kendime sonra da size bir sualle yazımı bitiriyorum:
“Neye kör, neye sağırız?”