Dolar 34,2714
Euro 37,4959
Altın 2.928,60
BİST 8.876,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 22°C
Yağmurlu
Tekirdağ
22°C
Yağmurlu
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 23°C
Sal 21°C

RUH SAĞLIĞININ ÖNEMİ

AYŞE ÜMET UZM.PSİKOLOG-PSİKOTERAPİST

 

Yazıma; HİPOKRAT’ın “Zihin En Etkili Şifa Kaynağıdır” sözüyle başlamak istiyorum.
Hipokrat; zihni şifa kaynağı olarak işaret ederken, insandaki bilinci, düşünceyi, algılama yetisini, kavrayışı, duygu durumlarını kısacası beynimizdeki bilinçli süreçleri tanımlıyordu. Hiç şüphesiz beden-zihin-ruh üçlemesi bir bütündür. Bu bütünlük bozulduğunda organizmanın dengesi bozulur ve sağlıktan bahsedemeyiz. Sağlık, bir bütün olarak dengede olma halidir. Bu denge halinin üçlemesinde, can damarı olan RUHUMUZDUR.
Dünya Ruh sağlığı Federasyonu tarafından ilk kez 1992 yılında, 10 EKİM DÜNYA RUH SAĞLIĞI GÜNÜ KUTLANDI. O günden beri de hem ülkemizde hem de dünyada, ruh sağlığı sorunlarına ve önemine dair farkındalık yaratmak amacıyla kutlanmaktadır.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (DSÖ), yapılan son araştırmalarda elde edilen verilere dayanarak yapmış olduğu açıklamada;  dünyada 300 milyondan fazla kişinin depresif bozukluklardan, 250 milyondan fazla kişinin kaygı bozukluklarından, 50 milyon kişinin bunama, 23 milyon kişinin şizofren ve 60 milyon kişinin de bipolar bozukluğu yüzünden muzdarip olduğuna, tüm ruh sağlığı problemlerinin yarısından fazlasının 14 yaş öncesi başladığına, 15-29 yaş arası bireylerin ikincil ölüm nedenlerinin İNTİHAR olgusu olarak karşımıza çıktığına dikkat çekmiştir.

DSÖ’ya göre, eğer gerekli önlemler alınmaz ise 2020 yılından sonra dünyanın en büyük sorunu DEPRESYONolacaktır. Londra da yapılan ruh sağlığı zirvesi öncesinde; Harward Tıp Fakültesi Profesörü Vikram Patel, son 25 yılda ruh sağlığı rahatsızlıklarının çarpıcı şekilde giderek arttığını,durumun vahim olduğunu ve hiç bir ülkenin bu konuda yeterince yatırım yapmadığını vurgulamış ve “İNSANLARDA RUH SAĞLIĞI KADAR BAŞKA HİÇ BİR SAĞLIK DURUMU İHMAL EDİLMEDİ” diyerek konuşmasını bitirmiştir.
Yine DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’nce yapılan son açıklamalarından birinde; tüm dünyada ruh sağlığı bozukluklarındaki artışa işaret edilerek; eğer toplu bir önlem alınmazsa bunun 2030 yılında küresel ekonomiye maliyetinin 16 trilyon doları bulabileceği varsayılmaktadır. Sayısal verilere bakıldığında tüm gerçekler ve hazin durum gözler önüne seriliyor.

Peki; Ruh Sağlığı nedir? Ruh Sağlığı Sorunu nedir?

 

Ruh sağlığının önemine yönelecek olursak; RUH SAĞLIĞI, kişinin kendisiyle, düşünsel,duygusal ve davranışsal olarak uyum içinde olmasını ifade eder. Ancak bu uyum kişinin kendisi dışında, hem ailesi hem sosyal çevresi,hem de iş yaşamı ile de uyumunu anlatan bütüncül bir kavramdır.

Kişinin kendisi ve kendi dışındakileri ifade eden uyum;kişinin görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmesi,yaşamının akışını etkileyen faktörlerin farkındalığında olması,çözüm odaklı düşünebilmesi, tutarlı bir duygulanım içerisinde olması, kendisinin değiştiremeyeceği faktörlerin kabulüne yatkın olması, yaşamından zevk almasını ve memnuniyet duymasını ifade eden psikolojik ve biyolojik açıdan tam ve bütün olma halidir.

Kişinin, bedensel-ruhsal-zihinsel açıdan bütünlüğünü bozan herşeyi organizma bir tehdit olarak algılar. Bu durum ve tutumlara da bazı savunma mekanizmaları geliştirir. Bu savunma mekanizmaları kişiyi algıladığı bu tehditlerden korurken, aynı zamanda yıpranma da yaratır. Kişinin kendisinin farkedemediği,  bazen de “benim kişiliğim bu, ben böyleyim” diyerek yüzleşemediği, farkedip ötelediği her ruhsal duruma; bedenimiz hastalanarak cevap verir. Bedensel yakınmaların çoğu ruhumuzun çırpınışlarıdır. Örnekleyecek olursak; Anksiyete bozukluğu büyük bir taklitçidir. Acile gelen hastalar; kalp krizi, astım atağı, göğüs ağrısı, nefes alamama, uyuşma, felç geçirdiğini sanma gibi bir çok somatizasyon  ile başvururlar. Aslında çoğu şikayet, panik bozukluğu ya da benzeri bir psikolojik sorundur. Ölüm korkusu çoğunun tüm benliğini sarmıştır.

Altta yatan gerçek soruna ulaşılmadıkça kısır döngü devam eder ya da ilaçla üzeri örtülür.

 

İnsanın anavatanı çocukluğudur. Kişiliğimizin inşası,anne rahminde başlıyor. 0-6 yaş aralığında temellenip,ergenlik sonunda çatısı kapanıyor.

Bu süreçte yaşanan her gelişimsel aksama, örselenme,ihmal ve istismar yaşam boyu ruhumuzda ve bedenimizde yankılanıyor…..

Kişi, kendisinde farkettiği her durumu kontrol altına alamayabilir. Farketmediğimiz her sorun bizi kontrol ediyor olabilir. İşte bu sebeple ;

Ruh sağlığımız için şimdiye dek neleri ihmal ettiğimizi,neleri gözden geçirmemiz gerektiğini, destek/danışma ve uzman yardımını gözden kaçırmamamız gerekliliğini hatırlatarak;

RUHUMUZUN IŞIĞINI CANLI TUTMAK,DÜNYADAKİ EN BÜYÜK MÜCADELEDİR diyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.