Dolar 32,4646
Euro 34,7363
Altın 2.435,13
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
20°C
Az Bulutlu
Cts 19°C
Paz 20°C
Pts 19°C
Sal 18°C

GÜVEN DUVARI

GÜVEN DUVARI

Hayatımızda birçok şeyi gözlemlerimizden öğreniriz. Gençlik yıllarımda dünya
toplumları arasında mukayeseler yapardım. Avrupada her ne kadar kapitalist bir
sistem olsa da insanların bilinç düzeyinin gelişmesi sayesinde demokrasinin
gelişmesiyle diğer bir deyişle Avrupa toplumlarının yönetime tamamen
katılması sonucu olarak Avrupa ülke yönetimleri gelir dağılımını bir şekilde
dengelemiş ve toplumlarını refaha kavuşturmuştur. İsviçre, İsveç, Norveç,
Almanya finlandiya vb. Gibi gelişmiş tüm avrupa ülkelerinde yediden yetmişe o
ülkede doğan bir çocuğun hiç bir problemi yoktur. Herşeyi devlet planlamıştır.
Vatandaşına iş bulamaz ise çalışanına ödediği ücretin nerede ise tamamına
yakınını iş bulamadığı vatandaşına öder. Hepsi gelişmiş sosyal devletlerdir.
Oradaki insanların büyük çoğunluğu başbakanın, önemli bakanların adını bile
bilmezler ama devletine ve kurumlarına hele hele adalete sonsuz şekilde
güvenirler. Nasıl ki ülkemizde bir kg ağırlığında olan bir madde dünyanın
heryerinde bir kg. geliyorsa suç ve cezalar avrupanın her yerinde nerede ise
aynıdır. Adama göre asla değişmez.
Lafı uzattık ama komunist ülkelerde de çalışma sorunu yoktur herşeyi devlet
planlar. Sağlık masraflarını eğitim masraflarını devlet karşılar. Ancak yine de
komunist ülkelerde refah seviyesinin bir türlü gelişmediğini Rusya’yı
gözlemleyleyerek gördük. Belki de tek sebebi halkın yönetime katılamaması idi.
Halk soru soramıyordu. Denetime katılamıyordu. Sonuçta protelerya
diktatörlüğü de olsa diktötörden hesap soramazsın ve el altından çok büyük
dümenlerin döndüğünü Rusya çökerken ekranlardan seyrettik.
Bizler son günlerde iyice ortadoğululaşan bir ülkede yaşıyoruz. Dincilik faktörü
öne çıktıkça toplum ahlakının nasıl hızla çöktüğünü yirmi yıldır gözlemliyoruz.
Peyami safa’nın, Ahmet Kabaklı’nın başı çektiği yazarların onlarca yılını alan
bir makale savaşını keşfetmiştim okul yıllarında:
Ülkelerin geri kalmasının sebebi din midir? İnançsız ülkeler daha hızlı mı
ilerliyor? gibilerden bir tezdi. Bildiğim kadarıyla bu tartışmanın kazananı
olmamış. İnancı veya inançsızlığı bilemem ama ülkemizin geri kalmasının en
büyük sebebi bana göre bilhassa devlet yönetimindeki denetimsizlik,
hukuksuzluk ve yolsuzluktur. Ülkemizde bir çocuk dünyaya geleceği zaman
aileyi bir telaş sarar. Çocuk bezlerinin, mamanın hesabı yapılır. Zaten doğduğu
zaman bu çocuk dünyaya borçlu olarak doğacaktır. Eğitimin bir garantisi yok,
Sağlığın yok, Hukukun belirsiz ve akşamın eve dönerken ne ile
karşılaşacağımızı sadece Allah biliyor. Bu yüzden ortadoğulu bir vatandaş
olarak eskiden yirmi yıl öncesine kadar devletimize güvenirdik. Şimdi o güven
de kalmadı. Ortadoğu gibi dogma kültürüyle yaşayan toplumların devlete güveni
biterse sadece Allah’a güvenirler. Çünkü umut bittiği zaman hayat biter.

Komunist Rusya çökerken Berlin Duvarı’nın nasıl yıkıldığını dizi film gibi
ekranlardan izledik. Duvar yıkıldıktan sonra Rusya çok zor ve uzun yıllar atlattı.
Bizde de hızla yıkılan bir duvar var:
GÜVEN…..
İnsanlar elbette Tanrıya inanır veya inanmaz. Ama bir birey devletine de
inanmalı, güvenmeli. Üstelik devletin de yurttaşlarının güvenine ve inancına
ihtiyacı olduğunu görmezlikten gelemeyiz.
Yazıyı yazma amacım yanlış algılanmasın diye bir açıklama eklemek istiyorum.
Başımıza gelen iktidarlar, dini kullanmak yerine, dindar bir insan gibi yaşasalar
belki bu ahlaki çöküntü yaşanmazdı. Lakin dini bir oy potansiyeli olarak
kullanmak her zaman aynı sonucu verir ve toplumda ahlaki çöküşü
durduramazsınız. Çünkü dindarlık bir yaşam biçimi, dincilik ise toplumları
büyük ve karanlık maceralara sürükleyen siyasi söylemdir.
Din bir rejimin adı değildir. Toplumların yaşam biçimidir. Arap krallıkları
devrinde yaşamış, Komunist Rusya’da bile yaşamayı sürdürmüş günümüze
gelmiştir. Osmanlı döneminde bile çağ açıp çağ kapatan sultanlarımız islam
dinini bir devlet rejimi haline getirmemiştir. Üç kitabi din sahipleri, kardeş gibi
el ele yaşamayı bu kanunlar ve bu tutum sayesinde sürdürmüştür.
Ülkemizde islam dini en görkemli yıllarını Atatürk ve İsmet İnönü’nün,
hukukun herşeyden üstün olduğu sosyal ve laik dönemlerinde yaşamıştır. Çünkü
din; Tanrı ile insan arasında bir bağlılıktır. İnanç ve yaşam şeklidir.
Tüm ülke halkının el ele barış ve refah içinde yaşayacağı günleri umarak;
Saygıyla.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.