TÜRK SELAMI POLEMİĞİ
TÜRK SELAMI POLEMİĞİ
Kâşgarlı Mahmud’un 1072 yılında kaleme aldığı, Türklerin toplum hayatındaki ve günlük yaşamındaki davranışları hakkında bilgi edindiğimiz önemli kaynaklardan biri olan Dîvânu Lugati’t-Türk adlı eserde iki insanın karşılaştıkları zaman önce selamlaştıkları, sonra birbirlerine “hangi kabiledensin” anlamına gelen boy kim(?) sorusunu sordukları, bundan sonra ya konuşmaya devam ettikleri ya da durmaksızın ayrıldıkları, böylelikle birisinin diğerinin kabilesini tanımış olduğu aktarılmaktadır (Atalay 1998: 141; Akalın 2008: 114).
Bu kaynak eserde Türklerin birbirini gördüğü zaman -işaret dili olarak- el salladığı, veya sağ kolunu kalbinin üzerine koyduğu, büyük makamların önüne gelince sağ dizini kırarak selam verdiği de yazmasına rağmen bozkurt işaretinden söz edilmemektedir.
Türkçede selamlaşmak için yaygın biçimde kullanıldığı görülen ifadeler arasında, aman, esen ve sağ/sav sözcükleri ile bu sözcüklerden türetilen çeşitli ifadelerin önemli bir yer tuttuğu görülmektedir.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’te üç kez geçen (Atalay 1991b: 194) esen sözcüğünün anlamı, Kâşgarlı Mahmud tarafından; “sağ, salim” şeklinde verilmiş ayrıca; “‘esen müsen?=sağ mısın?’, bu kelime ‘selâmet’ manasında dahi kullanılır” biçiminde açıklanmıştır (Atalay 1991a: 77). Yine, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te üç kez geçen esenle- fiilinin anlamı “selamla-” olarak verilmiş, esenledi maddesi “selamladı”, bu maddenin altındaki esenler sözcüğü de “esenle-” şeklinde açıklanmıştır (Atalay 1991a: 308; Atalay 1991b: 194). Bu çerçevede “esenle-“ fiilinin “mutluluk dilemek, sağlıklı ve sevinçli olmasını istemek, yola çıkanı uğurlamak” anlamlarını taşıdığı görülmektedir. Gerard Clauson da etimolojik sözlüğünde esenle-, esenleş-, esengüle maddeleri altında “birinin hâl hatırını ve sağlığını sor-, birini selamla-, bir veda ifadesi, iyi dilek” açıklamalarında bulunmuş ve sözcüğün Osmanlı döneminde kullanılmaya devam ettiği bilgisini aktarmıştır (Clauson 1972: 249, 250).
Bozkurt resimleri ve figürleri Türk Dünyasının büyük bir bölümünde kullanılmakla beraber, milli futbolcumuzun gol sonrası parmakları ile yaptığı bozkurt işareti MHP’li veya ülkücü gençlerin bazı olaylar karşısında tepki olarak verdiği bir işarettir ki ayrıca ben Türkiye’de hiçbir ülkücü gencin diğerini kurt selamı ile selamladığına tanık olmadım.
UEFA’nın çifte standart kullandığına katılıyorum. Ancak milli bir takımda her futbolcu kendi partisini öne çıkaran selamlar vermeye başlarsak milli takım milli takım olmaktan çıkar. Örneğin gol sonrası birisi Rabia işareti, diğeri kurt işareti, bir diğeri Kürt işareti verirse seyirci de birbirine girer. Eskiden milli futbolcularımız gol atınca formasındaki bayrağı elleri ile ön plana çıkararak koşarlardı. İşte tüm dünyanın kabul edeceği Türk selamı budur.
Diğer yandan Gazi Mustafa Kemal imzalı araç sahipleri ceza yediğinde, tabelalarımızdan TC ibaresi kaldırıldığında, Okullarda ANDIMIZ kaldırıldığında bu bozkurt kardeşlerimiz acaba uyuyorlar mıydı?
Elbette sorarlar insana. Benim Türklüğümü, benim milliyetçiliğimi, benim Kuvayi milliyeci ruhumu hiçbir parti veya zümre sorgulayamaz ve milliyetçi olmak için onlardan icazet alma gafletine de düşmem.
Bir soru daha sorayım.
Siz gençler bugün üç sözcük biliyorsunuz selamlaşma olarak. İslamiyet’ten önce Türkler selamün aleyküm demiyordu. Merhaba da demiyordu. Günaydın da bilmezdi. Peki ne diyordu atalarımız öz Türkçe. Safsatalarla uğraşacağınıza Kaşgarlı Mahmud’un divanını edinip te baktınız mı?
Mangaldaki külleri savurmaya gelince üzerimize yoktur.
Bırakın kardeşim Allah aşkına.
Gerçekten Türk iseniz öz atalarınızın yolundan gidin.
Hiç olmazsa yolda karşılaşınca bir birinize esenlikle deyin. Ayrılırken esen kalın deyin. Uğurlarken güle güle esenlikle deyin.
Destan okurlarına esenlikler dilerim.
Celal Çalık.