Dolar 36,1989
Euro 37,8662
Altın 3.410,02
BİST 9.914,68
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 11°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
11°C
Az Bulutlu
Cum 13°C
Cts 8°C
Paz 6°C
Pts 6°C

SAMİHA AYVERDİ VE BATMAYAN GÜN ROMANI

SAMİHA AYVERDİ VE BATMAYAN GÜN ROMANI
Bazı kitaplar vardır, okuyunca üzerimizde derin tesirler bırakır. Bir kez okumakla yetinmez, defalarca altını
çizerek, kenarlarına kendimizce notlar düşerek okuruz ve her seferinde de ilk defa okuyormuşçasına heyecan
duyarız. Sevdiklerimizle de paylaşmak, onları da haberdar edip, okumalarını ve istifade etmelerini isteriz. İşte
ben de bu yazımda, sizlere böyle bir kitaptan ve yazarından bahsetmek istiyorum.
Samiha Ayverdi, her ne kadar daha önceleri adına aşina olduğum bir yazar olsa da, gerçek anlamda ne büyük bir
kalem üstadı olduğunu, eserlerinin zengin ve etkileyici mahiyetini ne yazık ki kırklı yaşlarımda tanımak ve
okumak nasip oldu. Bu yazıyı yazmamdaki gayelerimden biri de, hazine değerindeki bu kıymetli eserleri henüz
keşfedememiş, okuyamamış olan dostlarıma, tanıdıklarıma ve değerli okurlarıma benim bu geç kalmışlığımı
onların da daha fazla yaşamamalarıdır.
Merhum Samiha Ayverdi (1905-1993),dile hâkimiyeti, derin kültürü ve mükemmel Türkçesiyle son asrın en
mühim edebiyatçılarından biridir. Tarihi, içtimai ve tasavvufi konulardaki kırk üç (43) eserden oluşan külliyatı
gelecek nesillere gerek dil, gerek kültür ve fikir sahasında ışık tutacak mahiyettedir.
Başta edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlı ve diğer tanınmış edebiyatçılarımızın da dediği gibi bu kudretli
kalem, imparatorluk dilinin bütün zenginliğini, güzelliğini ve ahengini sergileyen; İstanbul Türkçesini bugüne
kadar ulaştığı en mükemmel dille yazan; artık emsali kalmamış bir üslupçu olarak son devir Türk edebiyat,
kültür, fikir ve iman hayatına damgasını vurmuştur.
Şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler’in ifadeleriyle Samiha Ayverdi, bizim akıl ve gönül kovanımızı balla
dolduranlardandır. Kültür ordularımızın başbuğlarındandır. Güzel müslümanlarımızdandır. Sürülerimizi
çobansız bırakmayanlardandır. Ve eli kalem tutan kahramanlarımızdandır.
Samiha Ayverdi’nin bende büyük etki bırakan Batmayan Gün romanında, “Maddenin üstünde ona hâkim olan
bir kuvvet olduğu muhakkak… fakat ben bu kudreti yakından görmek, tanımak isterim” diyen Aliye’nin “kendini
bulmak” yolundaki macerası dile getirilir.
Aliye, kendini bulmak ve hakikate ermek için mutlaka bir müşahhas (somut) makama ihtiyaç olduğunu
anlayacak, “Hilkatten (yaradılıştan) maksut( kastedilen, istenilen) insan, insandan maksut da mana! Mana da
ancak ruh tasfiyesi (temizliği) ile olur ki bunu ele getirecek aşktır.” noktasına gelecek, aşk köprüsünden geçerek
hakikate yol bulmanın serencamını (akıbetini) yaşayacaktır.
Samiha Ayverdi bu aşkı anlatırken, servet, şöhret, mal mülk, para pul, şeref, şan, evlat gibi dünya nimeti olan
değerlerin bir gün sona ereceği fakat ilahi aşkın ebedi olacağı inancıyla “Gece olduğu zaman güneş
kaybolmamış, dünyanın öteki yüzüne geçmiştir” diyerek romanına “Batmayan Gün” adını vermiştir.
Romanın anlatımında kullanılan dil ise en güzel rengi, ahengi ve tadıyla ana sütü gibi tertemiz Türkçemizin o
günkü kullanılan yaşayan zengin dili. Kitabı okuduğunuzda, o günkü kullanılan zengin ve latif Türkçe ile
bugünkü Türkçe arasındaki farklılaşmaları hüzünle müşahede ediyor, derinden bir ah vah çekiyorsunuz
maalesef. Bu değişim ve yozlaş(tır)ma bir insan ömrü içinde görülebilecek kadar hızlı olabilir mi? sorusunu da
sormadan edemiyor insan.
Batmayan Gün romanından, bu zengin ve ahenkli dil ve aynı zamanda mana yüklü ifadelerden birkaç kısa
bölümü aşağıda paylaşarak, geri kalan zenginliği bu kitaptan ve yazarın diğer eserlerinden okuyarak istifade
etme dilek ve temennilerimizle yazımızı sonlandıralım.
“Ara! diyorum; fakat sen bu sözleri anlayıcı mısın, yoksa okuyor musun? Bahara mensup olan yağmurun fiil ve
eseri, taze ve yaş olan ağacadır; kuruyup odun haline gelmiş olana değil. Ne vakit ki bir insanın sözleri de birçok
kimselerin vücutları ağacı üzere esse, onu anlayacak ve istifade edebilecekler de, yaş ağaç mesabesinde
olanlardır.”
“Fakat şu muhakkak ki, kendini yaratan kuvvete boyun vermek ve onun kudretine karşı hiçliğini bilmekteki
zevk, kuvvet ve varlığı kendinde zanneden kimsenin cehaletine elbette tercih olunur.”

“Ey insan, Allah sana akıl vermiş, niçin yaratıldığını düşünmen için. Göz vermiş, her bir varlıkta onu görmen
için. Kulak vermiş her bir sadada onu dinlemen için. Allah nerede ben onu görmüyorum dersen şunu bil ki, O,
gizli değildir. Her şey, her gördüğün O… gizlilik yok! Gizlilik de görmezlik de sende… Eğer O’nu sana
göstermeyen şu vücudun kesafetini ortadan kaldıracak olursan, O’nun gizli olmadığını, bütün mevcudatla
kendini göstermiş olduğunu ve senden görünenin de gene O olduğunu kolaylıkla görürsün. Ama her yaratılmışta
bu kabiliyeti aramak olmaz. Bir köre, güneşi niçin görmüyorsun, denebilir mi? İşte bu gibi kimselerin hakikati
görmeyişleri, manevi körlüklerindendir.”
“İnsanın çektiği elem ve gönül darlığı, dünyaya olan iltifat ve bağlılığı nisbetiyle artar.”
“Asıl ölüm, kalp habersizliğidir. Zira, hayat kalbe bağlıdır. Kalp ölü olunca hayat da yoktur. İnsan kalp hayatını
bulmadıkça, cansız bir nakıştan ibarettir. Ancak aşkını ve manasını bulan kimsenin kalbi dirilmiş olur. Cihanın
varlığından geçip aşkı bulanın bütün varlıklar esiri ve zebunu olur. Kendi manasından, kendi canından hissiz ve
lezzetsiz olan nakış ise, zengin fakir, kimin olursa olsun, şuursuz, iz’ansız (anlayışsız) ve cansızdır.”
“Hiç kimse kendi ruhunu inzivaya çekebileceği bir yerden daha sakin ve sükûnet verici bir köşe bulamaz.”
“Esasen insan bu dünyaya, kendini okumak, bilmek için gelmiştir. Eğer kendi vücudun kitabını okumazsan, sair
kitapları yutsan da boştur.”
“Her ne ki aşktan başkadır, ne olursa olsun, servet, şöhret, bilgi, hüner, güzellik, saltanat bunlar görünüşte tatlı
olsa da, hakikatte o, can çekişmektedir. Can çekişmek nedir bilir misin? Can çekişmek aşka kavuşamamaktır.
Aşka sahip olan ölmez mi? Dersen, ölen hayvandır, aşk ölmez!”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.