Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
20°C
Az Bulutlu
Cts 19°C
Paz 19°C
Pts 17°C
Sal 18°C

TÜRK KADINININ SEÇME VE SEÇİLME GÜNÜ

TÜRK KADINININ SEÇME VE SEÇİLME GÜNÜ

Ülkemiz Cumhuriyetle birlikte, şeriat hukukunu reddetmiş, 1926’da Yurttaşlar Yasası
(Medeni Kanun) ile kadınlarımıza pek çok haklar getirilmiş, 1934 yılında da Türk Kadınına
Seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Bu bağlamda çoğu Avrupa ülkesinden daha önce kadının
seçme ve seçilme hakkını almasını, Cumhuriyete ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz.
Bu çağdaş haklar, İslam ülkeleri İle kıyaslanamayacak derecede daha ileridedir. Türk
kadını bu çağdaş haklara kavuştuktan sonra, daima Cumhuriyet karşıtları için tartışmanın
odak noktası olmuştur. Giyimi ve kuşamıyla toplumda üstlendiği role kadar her konuda Türk
kadını çağdaşları olan Avrupa ve tüm Batı kadınlarından daha çok hakka sahiptir. Ancak,
şeriat hukukuna göre kadın sadece çocuk doğuran, mutfağının kölesi bir insandı. İki kadının
şahitliği bir erkeğe eşitti, seçme ve seçilme hakkı yoktu, kaderi erkeğin iki dudağı arasında
“boşol” dedin mi, boşanan, mirastan eşit pay alamayan erkeğin çok sayıda eşinden biri
konumundaydı. Ünlü şair Nazım Hikmet ‘Kadınlarımız’ adlı şiirinde kadını şu çarpıcı sözlerle ifade ediyordu:
“…korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız….” N. H. Ran
Nazım’ın bu isyanı yalan değildi elbet. Osmanlı döneminde öküzün, ineğin, keçinin,
koyunun sayımı yapılmasına rağmen nüfus sayımlarında kadınların sayılmamış olması,
ibretlik bir tablodur. Günümüzde hala eskinin alışkanlıkları ile “Doğurmayan kadın yarımdır”
diyenler vardır. Kadının bir kuluçka makinası gibi doğuracağı, çocuğun sayısının hesabını yapanlar vardır.”Hamile kadın sokakta dolaşmamalı, kadın toplum içinde gülmemeli” gibi
ilkel anlayışlar maalesef hala sürüp gider.
Dinci toplumlarda erkek, “birey”değil “kul’dur. Kadın ise “erkeğin kulu’dur. Yani “kulun
kulu”.
Ülkemiz uygarlık tarihinde “aydınlanma devriminin” adına “Kemalizm” diyoruz.
“İnsan hakları bildirgesi’ni, aydınlanma devrimi yarattı. Kadın insandır. Mustafa Kemal
Atatürk,”bir milletin medeniyetini ölçmek istiyorsanız; kadınlarımıza nasıl muamele yapıldığına bakınız” diyor.
Türk kadını olarak çağdaş dünyadaki yerimizi,Cumhuriyet’e ve Mustafa Kemal’e borçluyuz. 5 Aralık 1934’te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesini kutluyor, bizlere bu hakkı veren Cumhuriyetimizin kurucularını minnet ve şükranla anıyorum. 5 Aralık Seçme ve Seçilme Günümüz kutlu olsun.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.