Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Paz 19°C
Pts 18°C
Sal 18°C
Çar 20°C

TÜKETİYORUZ

Tüketiyoruz sevdaları, umutları, yarınları.. Tüketiyoruz o samimi duyguları, dostluğu, kardeşliği… Yemyeşil ormanlarımızdan nefes aldığımız atmosferin ozon tabakasına kadar tüketiyoruz doğayı, canlıları, bizi biz yapan erdemleri, değerleri ve insan olmayı, bizi insan yapan yüreği öldürüyor, geriye biyolojik bir organ bırakıyoruz adına kalp dediğimiz.
Bize uzanan o sımsıcak eli bırakıp dikenli tel uzatıyoruz. Peki niçin?
Niçin tüketiyoruz bunca güzel değerleri… Hırsımızdan mı, egomuzdan mı, komplekslerimizden mi, cehaletlerimizden mi, yoksa çok bilmişliğimizden mi?
Metruk ve harabeleşmeye yüz tutmuş yıkık dökük evler gibi taşlaşmış bir kalp, sevgisiz bir bakış, nereye gittiğinden habersiz, telaş içindeki adımlar…
Sonrası vefalı bir fino köpeği gibi peşimizde dolanan yalnızlık…
Peki, değer mi tüm bunlara? hepimiz misafir değil miyiz şu fani dünyada?
Neyi götüreceğiz giderken, neyi bırakacağız ardımızda…
Hoca son namazımızı kıldırıp, “ey cemaat! Mevtayı nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda her ne kadar iyidir deseniz de içinizden geçenleri hoca asla duyamayacaktır.
Tamamen bir tüketim çağı yaşıyoruz. Sevginin yanında, değerlerin yanında, gereksiz kavgalarla onları da tüketiyoruz…
Keşke Hayati gereksinimiz olan ekmek su ve havayı tüketseydik. ama biz çağın insanları hep birlikte insanlığı tükettik, bildiğimiz bir hikayedir bu.
Kralın biri taht odasında otururken,
pencereden sesler gelmiş.
”Güzel elmalarım vaaaaaar !”
Bakmış, yaşlı birisi, at arabasında elma satıyor.
Etrafında müşteriler.
Kralın canı çekmiş ve baş vezirini çağırmış;
– Al sana beş altın, koş bana elma al.
Baş vezir, vezirlerden birisini çağırmış;
– Al sana dört altın, koş elma al.
Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış;
– Al sana üç altın, koş elma al.
Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış;
– Al sana iki altın, koş elma al.
Komutan nöbetçiyi çağırmış;
– Al sana bir altın, koş elma al.
Nöbetçi çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş ve;
– Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. Arabana da elmalara da el koyuyorum.
Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş;
– İşte şef, iyi dalavere çevirdim. Bir altına yarım araba elma.
Komutan saray görevlisine dönmüş;
– İşte, iki altına bir çuval elma.
Saray görevlisi vezire dönmüş;
– İşte, üç altına bir torba elma.
Vezir, baş vezire dönmüş;
– İşte, dört altına yarım torba elma.
Baş vezir kralın huzuruna çıkmış;
– İşte kralım, emrettiğiniz gibi. Buyurun, beş elma.
Kral oturmuş taht odasında ve düşünmüş;
”Beş elma-beş altın. Bir elma-bir altın
ve halk elmalara hücum ediyor..
Demek ki vatandaşın durumu çok iyi.
Vergileri hemen artırmak lazım…!!!

Buyurun şimdi cenaze namazına!

– “Ey ahali insanlığı nasıl bilirdiniz?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.