TEKİRDAĞ NEREYE…
Rum tarihçilerinin yazdıklarına göre İstanbul tekfurlarının yazlık olarak kullandıkları bir şehirmiş Tekirdağ. Tekfur her yaz gemilere binerek bu gönüllere ferahlık veren bağlıklara gelip bir müddet istirahat eder eğlenceler ve fasıllar düzenler daha sonra İstanbul’a geri dönermiş.Şehir civarındaki tepelerde 21.000 adet Mağmur bağlık ve bahçe mevcuttur her birinde bir kasır vardır. Şehir civarında 11 mesire yeri vardır ki en meşhuru hamamcı bağıdır. Deniz kenarında büyük bir liman olup Mısır’dan gelen malların Karadeniz iskelesidir. Bütün liman şehirlerinin malları burada karaya çıkar arabalarla Edirne ve diğer şehirlere dağıtılırdı. iskele civarında 300 mahzen vardır limana gelen mallar burada istiflenirdi.Şehrin toprakları tamamen bağlık ve gülistanlık olup mamur bir beldedir .
Saraylarından en güzeli Hamamcı paşa Sarayı, Mazhar Mustafa Paşa Sarayı ve yeniçeri Serdan Sarayıdır Camilerinin başında ise Rüstem paşa camisi gelir İslami ilimlerin okutulduğu altı medresesi vardır ayrıca 42 adet sıbyan mektebi mevcuttur şehirde cennet şarabı misali suları akan 47 adet çeşme mevcuttur Rüstem paşa Çeşmesi 24 saat akmaktadır üstü tamamen örtülü dükkanları ve Çarşıları vardır ki bunlar da her çeşit Sanat ehli usta mutlaka bulunmaktadır. Şehir halkı her işi yapmaktadır ancak Saraç işleri seccade dokuma ve kilim dokuma ile uğraşanlar çoğunluktadır. Şehrin üç yerinde aşk imaretleri vardır ki senenin her günü ayrım yapmadan herkese nimetleri boldur sicillere kayıtlı deve dişiyi buğdayı Şam havranında dahi bulunmaz. Bağlarında her çeşit sulu meyveleri yetiştirilir. Bunlardan ayva,armut,kırmızı vişnesi yer yüzünde bulunmaz. Beyaz ekmeği adeta Sapanca ekmeğidir. Gerdan eti ile pişmiş keşkeği pek meşhurdur ayrıca bademli baklavası,karanfilli hoşafı, taze sıkılmış üzüm şırası pek meşhurdur.
Yukarıdaki satırlar Evliya Çelebi’ye aittir. Tekirdağ’mızın 1650 yıllarındaki halini tasvir etmektedir. Gelin şimdi Evliya Çelebinin anlattığı Tekirdağ ile bizim yaşadığımız Tekirdağ’ ı bir mukayese edelim.Şehirler medeniyet ve imkanları geliştikçe ve nüfusları arttıkça gelişip büyür ve insanlara rahat bir hayat sağlamak için gerekli şartları sağlar. Maalesef bu süreç Tekirdağ için tersine işlemiştir. Şehirler dış dünyada kendine mahsus özellikleri ile tanınırlar. Bu ; şehrin sahip olduğu tarihi eserler, yetiştirdi özel tarım ürünleri, yetiştirdiği sanat ve siyaset adamları , bulunduğu yere mahsus yemekler ve el sanatları olabilir. Bu yazdığımız hususlar bakımından incelediğimizde zaman maalesef Tekirdağ olarak sınıfta kaldığımız görülecektir. Tarihi eserlerimizin tamamına yakını yok olmuştur. Kalanlar da maalesef çirkin bir görünüm içindedir.
Evliya Çelebinin bahsettiği saraylar tamamen yok olmuş Çeşmelerden ise ancak üçbeş tanesi yıkıp dökük de olsa ayakta kalabilmiştir. Evliya Çelebi o gün el sanatlarını barındıran düzenli çarşılardan bahsediyor. Bugüne baktığımızda el sanatlarının tamamen yok olduğunu şehir merkezindeki çarşının da sadece tüketime göre dağınık bir vaziyette sıralandığını görüyoruz .Çelebi 11 adet Mamur mesire yerinden bahsederken bugün ailece piknik yapacak güzel bir yer olmadığını üzülerek görmekteyiz. Şehri çepeçevre saran üzüm bağları maalesef yok olmuştur. Adına festivaller düzenlenen kiraz ağaçları yok olmuş festival için ithal kiraz getirilmeye başlanmıştır. Bugün şehre gelen misafir Tekirdağ’a ait bir yemek istiyorum dese önüne koyabileceğimiz bir yemek maalesef yok. Köftemiz var diyeceksiniz ama fabrikasyon üretim başladıktan sonra köftede özelliğini kaybetmiştir.
Hediyelik eşya almak istese Tekirdağ’ ı hatırlatacak buraya mahsus bir şey maalesef yok. Gezilecek bir mekan arasanız bulamazsınız. Tekirdağ bugün kimliksiz tarihsiz sıradan bir şehir haline gelmiştir. Bunun sorumlusu şehri yönetenler yani mahalli ve merkezi idarenin başındakiler gibi görünse de asıl sorumlu tembelliğe alışmış duyarsız sorumluluktan kaçan Tekirdağlılar yani bizleriz. Bu konuda herkese görev düşmektedir. Şimdi herkesin ben ne yapabilirim dediğini duyuyorum.
Bu konuda herkesin yapabileceği bir şey mutlaka vardır. Elinde imkanı olan konu ile alakalı projeler hazırlayabilir bu imkanı olmayanlar da merkezi ve mahalli idare yetkililerinden konu ile ilgili çalışma yapmalarını isteyebilir. İleriki yıllarda yapılacak seçim çalışmaları esnasında siyasiler ayağımıza gelecek geldikleri zaman gündelik tabiri caiz ise fındık fıstık cinsinden istekler yerine konu ile ilgili kalıcı nitelikte projeleri dillendirmeliyiz. Tekirdağ göç alan Vilayetler içinde ilk sıralarda yer almaktadır. Bu göçmenler çeşitli vesilelerle kendi kültürlerini tanıtıcı faaliyetler düzenliyorlar. Biz de gıpta ile seyrediyoruz. Konu ile ilgili herkesi göreve çağırıyorum. En kısa zamanda benzeri tanıtım faaliyetlerinin Tekirdağ için hazırlandığını görmek istiyorum.