SOKAKTA’Kİ YİTİRİLEN CANLARIMIZ
SOKAKTA’Kİ YİTİRİLEN CANLARIMIZ
Bir kez olsun; bir köpeğin, kedinin başını okşamamış, hayatında bir kez olsun bir kuşa ekmek
vermemiş insanlar gördünüz mü? Ben hayatımın her döneminde gördüm. Lafı açılmışken nedir
bu sokak hayvanı? Ne kadar acı ve soğuk bir kelime değil mi ? “sokak” !
Onları sokaklara iten ve ne yazık ki oraları da onlara çok gören yine bizler değil miyiz? Yaşama
haklarını ellerinden almak için var gücümüzle çalışan bizler, yani insanlar değil miyiz?
Evrendeki yaşama hakkının sadece insanlara ait olmadığını , onları, o canları yok saymamayı ne zaman
öğreneceğiz?
Siz değerli okuyucularımı sıkmadan yormadan kendimle ilgili minicik bir hikayeden bahsetmek
istiyorum.
Bir köpeğin bir kedinin başını okşamayan insanlardan bahsettim ya yazımın başında. Hayatımın 2 yıl
öncesine kadar onlardan birisi de bendim. Bunu üzülürek yazıyorum ama öyle idi. Ama ne zaman
hayatıma sadık dostum Oscar girdi (Oscar benim köpeğim bu arada) onun başını ne zaman okşadım
işte o zaman insan olduğumu hatırladım. O minicik dostum, benim de bir kalbim olduğunu bana
hatırlattı. Oscar benim hayatıma, yüreğime farkında olmadan öyle bir dokundu ki ben bendeki beni
onunla buldum ve bir daha hiç kaybetmedim.
Konuyu daha fazla dağıtmak istemiyorum. Sokaktaki canlar diyordum. Sokaktaki o ıslak burunlu sadık
dostlarımıza havaların çok soğuk olduğu şu günlerde bir kap yemek, bir kap su vermek hayatımızdan
hiç birşey kaybettirmez.
Evimizden yüreğimizden bir oda vermek, onların yaşam ile ölüm arasındaki konumunu değiştirmeye
yetecektir.
Bir köpeğin,bir kedinin başını okşamakla başlayalım mı? Bunu birlikte denemeye ne dersiniz?