Sessiz Çığlık
Devlet hastanesinden Muratlı Caddesi boyunca savrulup yürüyorum. Yol boyunca sağ ve sol tarafımda okuduğum okullara giden yollar… Kendimi tanıtayım bu ülkenin hemen hemen birçok eğitim kurumunda eğitim aldım. Aklınıza gelecek her eğitim kurumunda bulundum. Eğitimime işte bu cadde üzerinde başladım. Biraz ilerleyip sağa dönsem Kamil Korkmaz okuluna çıkan yol. Çarşıya doğru az daha yürüsem Atatürk İlköğretim Okulu. Sabahları bu yol üzerinden veya ara sokaklardan yürürdüm hep. Eski minibüs duraklarına doğru kıvrılsam 50. Yıl okulu.
Öğretmen bir ailenin çocuğuyum. Sağ olsunlar ne kadar çok okumak istesem o kadar çok yardımcı oldular. İşte biraz daha sahil tarafına yürüsem Namık Kemal Üniversitene giden minibüslere bineceğim. Teorik fizik üzerine tez yazarken aklımda denklemlerin uçuştuğu yollar.
Sosyal medyada, sözlüklerde günümüzdeki okul hayatının korkunç manzaraları ile karşılaşıyorum. Çocukların dersi sabote etmesi, öğretmenlerine kötü davranması… Taze öğretmenlerle konuşuyorum. Sınıfta çocuklar keyiflerinden de öte hareket etmekte, dur diyemiyor musunuz? İftiraya maruz kalırız diyorlar.
24 Kasım Öğretmenler günü ve bu sessiz çığlık eğitime ait!
Ne oldu bize? Annemle babamın sınıfında okumadım hiç, öğretmen arkadaşlarının öğrencisi oldum. Annemle babamın arkadaşları oldukları için sınıfta daha bir imtina ederdim. Şımarmak, kendini kaybetmek yoktu. Eti de kemiği de ilkokula ait çocuklardandım. Veli olmak da zor iş. Gelinim sana söylüyorum kızım sen anla.
Eğitim hayatı okul, öğrenci, öğretmen üçgeni arasında geçmiyor sadece. Veli, mahalle, şehir ve belediye ile can bulan bir organizmadır eğitim.
Derslerime giren, bana nice güzel bilgiler öğreten öğretmenlerim, annem babam, eğitimci arkadaşlarım ve ders veren, ders vermek için Türkiye’nin bir ucuna zor şartlarda giden gençler ve bir çocuğun hayatına ufak da olsa bir kıvılcım çakan bütün öğretmenler… Öğretmenler gününüz kutlu olsun!