KUR’AN’DA ANILAN ESKİ KAVİMLER-1-
KUR’AN’DA ANILAN ESKİ KAVİMLER
1 – ASHAB-I A’RAF :
Ashab , sahabe kelimesinin ef’al vezninde cem’i mükesseridir . Sahabeler demektir .
Yoldaşlar , arkadaşlar , dostlar ifadesidir. Bu kimseler HZ. Muhammed’i görmüşler , O’nun
Peygamberliğine inanmışlar ; yol gösterici, hidayet rehberi , İslâm’ın Peygamberine her hususta
tabi olmuş Cennet mekân Peygamberle beraber Medine’ye hicret eden Mekkeli Müslümanlar ve
Onları sevgiyle karşılayan Medineli Ansar yardım eden Müslümanlardır .
Kur’an’ı Kerim’in A’raf Sûresinde 47-49 . Ayetlerinde Ashab-ı A’raf’tan bahseder , kim
olduklarını belirtir . Ayet mealleri aşağı yukarı şöyledir :
Cennetle Cehennem arasında bir sur vardır. Orada bulunan A’raf Ehli kimseler , Cennet ve
Cehennem Ehlinin hepsini yüzlerinden tanır . Onlar Cennet Ehline :
– Size selâm olsun , diye seslenirler .
Kendileri Cennete girmemiş , fakat girme iştiyakı içindedirler .
Gözleri Cehennem Ehline çevrildiğinde ise :
– Ey Rabbimiz ! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma , derler .
A’raf Ehli , yüzlerinden tanıdıkları Cehennemliklere seslenirler ve derler ki :
– Ne dünyadaki taraftarlarınızın çokluğu , ne servetiniz ne de büyüklük taslamanız size bir
fayda vermedi .
-Allah onları rahmetine eriştirmez diye yemin ederek küçümsediğiniz kimseler , şu Cennet
ehli olan zayıf ve fakir Mü’minler miydi ?
-Siz de ey Mü’minler ! Girin Cennete , size ne bir korku vardır ne de mahzun olursunuz
(A’raf47-49)
Muhacir ve Ansar’dan İslam’a ilk girenlerin başta gelenleri ve iyi amellerle onların
ardınca gidenler var ya , İşte Allah onlardan razı oldu , onlar da Allah’tan razı oldular . Ve onlara
altlarında ırmaklar akan Cennetler hazırladı ki , içlerinde ebedi kalacaklar . İşte bu , büyük
kurtuluştur .(Tevbe99-100)
A’raf ise Cennetle Cehennem arasında bir yerin adıdır .
Ashab-ı A’raf kimlerdire gelince ,onlar da :
Onlar da çekilmiş surun tepesinde sağ taraftaki Cennetliklere bakıp :
-Selâm sizin üzerine olsun !..derler .
Sol taraftakilere bakınca :
-Aman Yarabbi !..Bizi bunlarla eyleme , bizi ayrı tut , derler .
Bu husus Rasûlüllaha sorulduğunda şöyle cevaplamıştır :
– Cenabı Hak kullarını ayırıp bitirdikten sonra en son kalan kullarına da :
– Sevaplarınız sizi Cehennemden kurtardı , fakat Cenneti hak edemediniz . Sizi ben
Rahmetimle Cehennemden azad ediyorum . İstediğiniz Cennete giriniz , buyuracak .(Taberi Tefsiri)
A’raf Ashabı hakkında iki görüş ileri sürülmüştür :
A’raf ehli , amelde kusur etmiş , tartıda iyilikleri ile kötülükleri eşit gelmiş Allah’ı tanıyan
kimselerdir .
İkinci fikre göre ise , bunlar Peygamberler , şehitler ve hayırlılar , alimler gibi yüksek
dereceli zatlardır .
A’rafı şöyle vasıflandıralım :
Düz bir arazide orta yere bir sur , duvar yükseltelim , bu yüksek surun EN TEPESİNDEKİ
KİMSELERE ASHAB-I A’RAF DENİR . BUNLAR SURUN SAĞINA BAKARAK CENNETLİKLERE :
SELÂM SİZE!..Derler .
SURUN SOLUNA DA BAKTIKLARI ZAMAN CEHENNEMLİKLERE :
AMAN YARABBİ !..BİZİ BU ZALİMLERLE BİR EYLEME , Derler .
Bu böyle olunca hemen Vakia sûresindeki Ayetlerlerde işaret edilenler akla geldi :
VE SİZ ÜÇ SINIF OLDUĞUNUZ ZAMAN :
SAĞDAKİLER , İŞTE O ASHAB-I MEYMENE NE KUTLUDUR O ASHAB-I MEYMENE (onlar
Cennettekiler )
SOLDAKİLER , ASHAB-I MEŞ’EME NE MUTSUZDUR , NE UĞURSUZDUR O ASHAB-I
MEŞ’EME (ONLAR Cehennemdekiler )
ÖNDE OLANLAR VAR YA , ONLAR ÖNCÜDÜRLER . İŞTE O
YAKLAŞTIRILANLAR=MUKARRABÛN’lar .
Vakia sûresindeki teşbih Ayetler , sağdakiler Cennetlikler ; soldakiler Cehennemliklerdir .
Üçüncü sınıftaki “MUKARRABÛN” İSE BELKİDE A’RAF ASHABIDIR . Diyelim !
Hülâsa , Kur’an’daki ASHAB-I MEYMENE SAĞCILAR = CENNETLİKLER ! DİR.
ASHAB-I MEŞ’EME SOLCULAR= CEHENNEMLİKLER ! DİR.
SABİKÛNE SABİKÛNE ÖNCEKİ VE SONRAKİ MUKARRABÛNE YAKLAŞTIRILANLAR ; ASHAB-I
A’RAF OLMA İHTİMALİNE GÖRE !..Diyelim ve bitirelim !..
2 – ASHAB-I MEDYEN , DOLASIYLA EYKE KAVİMLERİ :
Medyen , dağlık ve çokluğu ile Eyke ise , sık ağaçlık birbirlerine girift bol ağaçlık , verimli
, yer bataklı bir arazi . Suudi Arabistanın batısında , Ürdün ve İsrail’in güneyinde bulunmaktadır
Şuayb Peygamber önce Medyen kavmine onların helâkından sonra Eyke kavmine
gönderildi . Çünkü bu iki kavim ayni bölgede bulunuyorlardı . Birbirlerine yakın iki şehirdi .
Hz. İbrahim’in soyundan olan Şuayb Peygamber , ayni bölgede yaşayan Medyenlilere ,
onların helâk edilmesinden sonra ayni tarz ve görevle Eykelilere görevlendirilmişti .
Hz. Şuayb’in onlarla mücadelesine geçmeden önce bu MEDYEN ve EYKE hakkında biraz
duralım :
Arabistanın batısında , Ürdün ve İsrail’in güneyinde Medyen ve Eyke denilen iki şehir
mevcuttu . Hindistan taraflarından gelen ticaret kervanları Medyenden geçerek Afrikanın
kuzeyinde Cezayir ve Tunus gölgelerinde mal alıp mal satarlardı .
Medyen şehri , dağlalık gölge , dağların ve sarp kayaların geçit vermediği , yeşillikler
içinde verimli bir yerdi . Medyenliler sarp kayaların sıkışık bir dar geçitte , kervanları soyarak
hileli ticaretleri sayesinde , soygunlar da yaparak insanların mallarını gasp ederek çok zengin ve
varlıklı kişiler olmuşlardı . Tartıda hile yaparak alırken düşük gösteren , satarken çoğaltan sapık ,
azgın , gaddar medyenliler ; ataları AD ve Semûd kavimlerini hiç aratmamışlardı .
Kızıl denizin kenarında birbirine yakın olan Eyke şehri de ayni durumda idi : Sık ve
birbirlerine girift ağaçlık , yemyeşillikler içinde verimli bir arazide bulunuyordu . Medyenlilerin
helâk edilişinden sonra ayni tarz , ayni görevle H. ŞUAYB Peygamber bunlara da uyarılara
başlamıştır .
Şimdi bunlar hakkında Kur’an’ı Kerim’de A’raf , Hud , Şuara sûrelerindeki Ayetlerin
sıralanışına bakalım , ne buyurur Kur’an’ı Kerim :
Önce Medyen’liler :
Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik .
Dedi ki : Ey kavmim ! Allah’a kulluk edin . Sizin ondan başka ilahınız yoktur . Ölçeği ve
teraziyi de eksik tutmayın . Ben sizi bolluk içinde görüyorum . Yine de hakkınızda kuşatıcı bir
günün azabından korkuyorum .
Ey kavmim ! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin . İnsanların mallarına densizlik
etmeyin . Yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin . Eğer Mü’min iseniz , Allahın geri
bıraktığı sizin için daha hayırlıdır . Ve ben sizin üzerinize gözcü değilim .
Dediler ki : Ey Şuayb ! Atalarımızın taptıklarını terk etmemizi sana namazın mı emrediyor ?
Veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi . Oysa ki sen yumuşak huylu ve
aklı başında bir adamsın .
Şuayb dedi ki: Ey kavmim ! Şayet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde
bulunuyorsam Ve bana , O kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse , söyleyin bakalım ben ne
yapmalıyım ? Sizi kendisinden menettiğim şeylerde . size muhalefet etmek istemiyorum . Ben
sadece gücümün yettiği kadar ıslâh etmek istiyorum . Muvaffakiyetim de ancak Allah’ladır .
Yalnızca ona güvenirim . Ve ancak ona döneceğim .
Ey kavmim ! Bana karşı gelmeniz sakın sizi bir musibete uğratmasın .( Ne gibi )
Nuh kavminin veya Hûd kavminin veya Salih kavminin başlarına gelen musibetler
gibi .(Hûd 83-88)
Sırada uyarılan Eyke kavmi :
Eyke halkı da Peygamberleri yalancılıkla itham etti . Hani Şuayb onlara şöyle demişti :
Siz Allahtan korkmaz mısınız ? Ben size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim .
Benim mükafatımı verecek olan ancak alemlerin Rabbidir . Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden
olmayın . Doğru terazi ile tartın . Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin . Yeryüzünde
bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın . Sizi ve önceki nesilleri yaratan Allahtan korkun .
Şöyle dediler :
Sen olsa olsa iyice büyülenmiş birisin . Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin ?
Şayet doğru sözlülerden isen , üstümüze gökten bir parça düşürüver .
Şuayb :
Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir , dedi .
Onu yalanladılar da onları o gölge gününün azabı yakalayıverdi . O gün , azabı büyük bir
gündür .DOĞRUSU BUNDA BİR DERS VARDIR . Ama onların çoğu mümin değillerdi .(Şuara186-190)
Nihat Hatiboğlu bir vaazında bu kavimlerin yok edilişlerini şöyle anlatır :
1-Günlerce üzerlerine rüzgarlar esti .
2-Şiddetli , yakıcı sıcaklarla bunaldılar , kavruldular .
3-Evlerine girdiler ama fayda vermedi .
4-Kuyuları kurudu , suları bitti .
5-Serinlemek için sığındıkları gölgelerde bile kavruldular .
6-Üzerlerine yıldırımlar düştü .
7-Büyük bir gürültü ile dağlar yerinden oynadı .
8-Etrafta çaresizce kaçıştılar ama bu kaçışları fayda vermedi .
9-Mağaralara sığındılar , ama nafile her yer fokur fokur kaynıyordu .
10-Bulut gölgelerine sığındılar , gölgeler de sıcaktan kavruluyordu .
11-Sonunda yanarak kavrularak kül olup helâk oldular.