DOĞANIN UYANIŞI
Adına kader denilen yaşam öykülerimiz, bizlere biçilen rollerimizden başka bir şey değildir. Bazen gün ortasında karanlığı yaşarız, bazen de gecenin en zifiri karanlığında güneş doğar yitik umutlarımızın arasından. Gün olur mevsimler anlamını yitirir.
Gönül penceresinden seyreyleriz evreni. Ağaçların baharda yeşermesini beklerken yazlar güz olur. Sararıp savruluruz hazan yaprakları gibi. Bilir misiniz gönül gözüyle yazın ortasında zemheriyi yaşamak nasıl bir duygudur? Tek kişilik dramatik bir tangodur yaşam bazen. Keşke insanoğlu, savruk rüyalarının ve hayallerinin esiri olmasaydı. Renkleri sadece siyah veya beyaza indirgemeseydik. Oysa siyahtan beyaza kadar ne kadar çok ara renk vardır. Kara ile kararan içimiz, pembe ile ılınır, mavi ile mutluluğa tebessüm eder, beyazın saf ve temizliğinde arınır.
Yüreğin ve duyguların karardıysa, göz yaşlarını gizlemek için, yüzünde maskeye ne gerek var. Zaten gözyaşların içine akar damla damla yudumlarsın. Yüreğin kararır birden. Solgun sokak lambaları ve gri bulutların arasından süzülen ay ışığı geceye direnirken, sen karanlığa teslim olursun.
Ertesi gün güneş doğar. Kim durdurabilir ki güneşi? Güneş, her sabah yeniden ısıtır dünyamızı. Kelebekler, uğur böcekleri uçuşmaya, karıncalar koşuşturmaya başlar. Tomurcuklar patlar ağaçların dallarında, ayçiçekleri güneşe döner yönünü. Dans eder doğa.
Her doğan güneş yeni bir günün, yeniliklerin habercisidir. Artık bugün dün olamaz, yarın da bugün. Doğadaki devinim baş döndürücüdür. Umutlar yeşerir, yarın başka bir gün olacaktır ve bir akan nehir gibi akıp gidecektir sonsuza değin.
Dünden kalan yarımları tamamlamaktır dileğim. Yarım kalmış beste, yarım kalan resim, yarım kalan bir kitabı bitirmek. Gün gelir dört mevsim yaşanır, gönül ikliminde. Gün gelir kardelen çiçekleri açar, zemheri ayında. Yaşayan canlı doğanın özüdür, zorluğu güçlüğü yenmektir doğası. İki kaya arasına tutunan gelincikler ve kır çiçekleri gibi. Gücünü güneşten alırken doğa, kim durdurabilir tohumun çatlamasını, tomurcuğun patlamasını, ayağa kalkmasını çiğdemin, nergisin.
EPİKTETOS’un dediği gibi ” Yarınlar, düşlerin güzelliğine inanmaktır”. Çileli günlerden geldi insanlık bu güne. İnsanlık yine yenecek üzerinde dönen kara bulutları, akılla, bilimle, sabırla. Dün böyleydi, bugün de, yarın da böyle olacak. Tüm güzellikler insanlığın olsun.
“Gün doğmadan neler doğar.” derdi büyüklerimiz.
Her doğan yeni günün yeni bir ümit olması dileğimle.
Nilgün Yazar