Artan ve Azalan…
Yek, dü, se, cehar
Herkes bilir az biraz mefailün failün
Tekirdağ’da vardır kiraz failatün failün
Failatün tiyatro
Tekirdağ, diğer ismiyle Üç Kemaller Diyarı… Pek söylenmiyor; ama Tekirdağ’ın en güzel halidir üç güzel insan. Yapılara, parklara, etkinliklere genelde üç Kemal’den ikisinin ismi verilirdi; ama en son yapılan Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi ile eksiklik giderildi.
Çocukluğumdan hatırladığım, sahne olarak belediyenin kültür merkezi vardı ve bütün güzel oyunları, ünlü isimleri orada seyretme şansını yakaladım. Kah okul etkinlikleriyle kah ailemle oyunlara gittim. Tabii hiçbir şey yıllara dayanamıyor, bozuluyor. En son Emre Kınay’ın isyanı ile Tekirdağ’a yakışır bir kültür merkezine ivedilikle ihtiyacı olduğu anlaşıldı. Yeni kültür merkezi gayet güzel oldu ve bir sürü etkinliği ağırlıyor.
Konumuz tiyatro ve Tekirdağ. Artan ve azalan kısım ise hayatın ilginç ironisi.
Günümüzde tiyatroya ilgi arttı. Sinemanın yaşadığı sıkıntılar, kavgalar, yabancı filmlerin benzer senaryolarla tekrar çekilmesi, süper kahraman furyası derken… sinemaya olan ilgi azalmaya başladı. Globalleşen dünyada, herhangi bir şey hemen anında cebimize ulaştığı için obur bir mizah anlayışı türedi. Artık insanlar sıkılmaya başladı. Hayal edin mesela ailenizle bir filme gideceksiniz? Hiç film yok demiyorum. Sadece çok özelleşti. Kitleleri olan akımlar var ve onlar için filmler üretiliyor. Endüstrileşen sinema, bireyselleşen yalnız insana yönelik oldu. Aile gibi bir gruba yönelik işler azaldı. Bu durumlar tiyatroya olan ilgiyi arttırdı. O anlık, seyirciye özel, seyircinin tepkilerine göre veya kimi tiyatro dallarında (doğaçlama tiyatro gibi) seyircinin yönlendirmesi ile hayat bulan seyirlik; basmakalıp eğlencenin ötesine geçmesi doğaldır. Bakalım bu yıl Tekirdağ’da hangi oyunlar olacak?
Sahneyi severim, yıllardır da müzik alanında birçok yerde sahne aldım. Tekirdağ’daki ufak tefek kıpırdanmalar kulağıma çalınıyor. Güzel gösteriler olacak… Hali hazırda devam eden ve yeni sezona merhaba diyecek tiyatro grupları da var. Mesela Oktav’ın doğaçlama tiyatro gösterini tavsiye ederim. Oğuzhan var mesela Oğuzhan Abi, çok sevdiğim eski bir arkadaşımdır. Çocuk oyunları ile belki çocuğunuzu belki torununuzu güldürmekte, eğlendirmekte.
Şehrimizi güzelleştirecek olan yapı taşlarından biri de hiç şüphesiz sanattır ve kendi bağrında yetişmiş, hayat bulmuş sanat grupları şehrimizin artı bir değeri olacaktır. Her şeyin maliyeti olduğu gibi bu güzel sanatın da birçok gideri mevcut. Sahnenin günlük kirası, dekor, makyaj gibi giderler düşünüldüğünde; umarım sponsorlar gerekli yardımı yapar veya bilet fiyatları ile giderler karşılanabilir. Hayatını tiyatrodan kazanmayan; ama tiyatroya hayatını adamış ve işinden, evinden arttırdığı her anı tiyatroya ayıran insanlar var. Heves, her şeyin başı heves… Bunun için hevesli insanları daha da gayretlendirmek gerekir.
Türkiye’de tiyatroya olan eğilim artmaktayken Türk tiyatrosunda garip bir durum orta çıktı. Haldun Taner’e olan ihtiyaç arttı; ama Haldun Taner’e olan ihtiyacı hissedenlerin sayısı azaldı. Haldun Taner ne yapmıştır? Kısaca şunu söyleyebilirim, Türk tiyatrosu ne zaman seyircisiz kalsa seyircinin ilgisini çekecek yeni oyunlar ve farklı oyun türleri ile nefes aldırmıştır. Turneye çıkacak tiyatro gruplarına oyunlar vermiştir. Emektar oyuncular (eski
oyuncu biraz kaba kaçıyor her yaşın getireceği rol ve ağırlığı farklı her yaşın ayrı bir zorluğu var o yüzden emektar demekte fayda var), örneğin Şener Şen, eskiden oynadıkları oyunları tekrar sahnelemeye başladı. Ülkemizde drama ve yazarlık eğitimi lisans düzeyinde verilmekte. Çok genç hevesli insanlar var. Umarım yerli oyunlar artar. Ülkemizde mizah hammaddesi çok, ülkemizde seyirlik kültürü eski ve köklü. Umarım tuluat gibi yeni akımlar çıkar. Tuluat yapan insanlar da kalmadı pek. Nejat Uygur vardı rahmetlicik. Kavuğun şimdiki sahibi Rasim Öztekin anlatıyor. Bir tiyatro gecesi yapılıyor, kallavi bir ortam var, herkes oyunlarından bir parça sahneleyecek. Kendisi Ferhan Şensoy ile birlikte katılıyor. Sıra Nejat Uygur’a geliyor. Galiba biraz avam görüyorlar. Ama sahneye çıktıklarında bütün seyircileri avuçlarının içine alıyorlar. Tiyatro budur. Seyirciye göre şekillenir.
Mesela Ferhan Şensoy. Geleneksel Türk tiyatrosunun bütün inceliklerini modern tiyatroyla birleştirdi. Geleneksel Türk tiyatrosu, bitmez asla. Can çekişir, popülaritesini kaybeder; ama hep var olacaktır. Söz gelimi bittiğini var sayarsak kimliğimizden bir parçayı kaybetmiş oluruz. Bizim mirasımızdır. İsmail Dümbüllü’den Ferhan Şensoy, Nejat Uygur gibi isimlere geçti. Günümüzde de yeni isimlerle çocuklarımıza taşınacaktır.
Bir çocuğun en güzel yetişeceği ortam nedir? Sanatın, sporun, bilimin, edebiyatın olduğu ortamdır. Bu alanlara yönelmesi hem gelişimi için hem eğitim hayatı için yararlı olacaktır. Serserilik yapmaz zihni gelişir. Terbiyesizlik yapmaz ruhen gelişir. Bu yazı sadece tiyatro ile ilgili görünse dahi şehrimizde olan bir etkinliğin, dalın, sanatın veya sporun desteklenmesi ve onun getireceği artıları tekrar hatırlatmak için yazıldı. Sahneyi bildiğim için ve rüzgar tiyatrodan yana eserken ana noktayı tiyatroyu koydum. Spor müsabakaları başladı. Gidelim şehrimizin takımını yalnız bırakmayalım. Bu şehirde gerçekleşen etkinliklere, müsabakalara, gösterilere maddi manevi sahip çıkmak, sadece içerisinde bulunacağımız anı değil; şehrin yüzünü, havasını ve çocuklarımızın yetişeceği ortamın güzelleşmesini sağlayacaktır. Çocuklar; bilime, sanata, spora ilgi duydukça yarınlarımızdan korkmayın.