Dolar 32,4475
Euro 34,7401
Altın 2.437,40
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
20°C
Az Bulutlu
Cts 19°C
Paz 20°C
Pts 19°C
Sal 18°C

YİNE YAZDIM

YİNE YAZDIM
Yüz kere tövbe ettim. Bundan böyle siyasi şeyler yazmayacağım dedim. Yapma oğlum! Celal, uğraşma bu işlerle dedim. Sabır taşım çatladı, duramadım yine yazdım.
Nur içinde yatsın rahmetli medrese mezunu neneciğim daha altı yaşında iken beni terbiye eder, nasihatler verir, adabı muaşeret (“Görgü Kuralları) hakkında uygulamalı olarak bana talim ettirir, namazlık duaları öğretir, yazma okuma dersleri yanında pratik olarak Fransızca öğretirdi. Altı yaşıma bastığımda eski yazı, yeni yazı ve okuma yazma öğrenmiş olarak köyümün ilk okuluna başlamıştım.
O nasihatlerden birinde bana aynen şöyle demişti:
“Ey güzel oğlum! Sen öyle bir çağın çocuğusun ki büyüdüğün zaman bu memlekette hırsıza hırsız, orospuya orospu, yalancıya yalancı dersen başına büyük sıkıntılar gelir.” Bu cümlenin anlamını yıllar sonra çözmüştüm.
Ben kendimi bildim bileli memleketimi bir deveye benzetirim. Hiç doğru yeri yoktur. Neresinden tutsak elimizde kalır. Boşuna dememiş batılı bilim adamları “Kalkınma beyinde başlar.” diye. Şayet beyninizde ahlak yoksa, adalet yoksa, hukuk yoksa, Müslümanım diye her saniye övünmenize rağmen Allah korkusu yoksa, dünyanın bütün teknolojisi önünüze serilse, arabanız yürümez, uçağınız uçmaz, eviniz en küçük sarsıntıda yerle bir olur cümle cihana rezil olursunuz.
Milli takımınız mahalle takımına döner, bankalarınız zarar eder, halk yemeye ekmek bulamaz buna mukabil vekilleriniz on maaş alır, şarlatanlarınız medya yıldızı olur, gerçek sanatçılar, gazeteciler, bilim adamları mahpus damlarında yaşlanır, en cahilleriniz rektör dekan, profesör olur ve bu çakma öğretmenleriniz öğretemez, gerçek öğretmenleriniz kömür pazarında amelelik yapar.
Dünya bilim adamları, sonsuz enerji deneyleri yapar iken sizin ulemanız altı yaşında kız ile eve evlatlık alınan kız çocuğundan babası-dedesi yaşındaki adamın karısı olup olmayacağını tartışır. Dilinizden düşürmediğiniz Müslümanlığı cümle cihan nezdinde ayağa düşürürsünüz.
Dünyanın en bereketli topraklarında öküzleriniz bile açlıktan ölür dünya memleketlerinde saman arayıp durursunuz. Çünkü akıl, ahlak, liyakat, hukuk ve adalet yoktur.
Kader-bina-can ve deprem denkleminde her şey kader değildir. Konuşurken sapla samanı, et ile kemiği birbirinden ayırmak gerekir. Bir mümin için deprem kaderdir. Bilim adamı için rutin bir doğa olayıdır. Doğa yasasıdır. Magma tabakasının dış yüzeyindeki kırıklara fay denir. Bir deprem ülkesi olan memleketimizin birçok ilinden fay hatları geçer. Ancak dert değildir. Belediye meclisini toplayıp fay hattının yerini haritada değiştirebilirsiniz. Bu ülkemizin cehalete dayalı kaderidir. On binlerce Evin yıkılması bir ülkedeki on binlerce sahtekarlığın ortaya çıkması anlamına gelir. Kader anlamına gelmez azizim. Deprem kaderdir şüphe yok. Bu durumda ölümler katliamdır. Görev ihmalinden kaynaklanan elim cinayetler serisidir.
Bülent Arınç durdu durdu duramadı yine patladı. “Bu Anayasa ayet mi?” dedi.
Sevgili Bülent Bey, evet anayasa ayet değil ama burası da Vahabi çölü de değil. Bu anayasa üzerine hepiniz yemin ettiniz. Ayrıca bu elim deprem olayında tüm maskeler toprağın altında kaldı. Herkesin yüzü meydana çıktı. Millet evladı ak ile karayı gördü.
Kamu bankaları halkın parasını kendi parası imiş gibi takdim ederek şov yaptı. Hiç olmazsa bu parayı takdim ederken “Tüm yurttaşlarımızın hakkı olan bu parayı milletimiz adına depremzedelere bağışlıyorum denseydi. Hiçbir Allah’ın kulu eleştirmek için kendinde bir hak göremezdi.
Bu kadar yeter daha fazla yazmayacağım. Bir konuyu uzatmaktan nefret ederim. Ama siz öyle bir uzattınız ki. İlk geldiğinizde yeni doğan çocuklar askere gidip geldi, çocukları oldu. Benim küçük oğlum 13 yaşında idi. İki üç üniversite bitirdi. Daha iş bulamadı. Yaşı 35 oldu.
Ben kısa keseceğim. Ama siz çok uzattınız. Siyasetiniz hem kartlaştı hem de tadı kaçtı.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.