YAŞAM HIRSI
YAŞAM HIRSI
Otuz dokuz, kırk haftalık; yaklaşık dokuz aylık bir süreç sonunda başlar yaşam dediğimiz öykü. Herkes kendi öyküsünü yazar yıllar içinde. El, ayak, göz, kulak gibi duyularımızla dış görünüşümüz oluşurken; endişe, sevinç, umut, sevmek ve hüzün gibi iç duygularımızla da bir iç dünya oluşur içimizde.
Maddi nesne ve beklentilerimizi karşılamaya çalışırken nasıl da uzaklaşıyoruz iç dünyamızdan, benliğimizden…
Yavru deve sormuş:
-Anne, bizim ne diye hörgücümüz var?
Yavrum!, demiş annesi:
“Çöl sıcağında susuzluğa katlanabilelim” diye .
-Anne bizim boynumuz neden bu kadar uzun? Diye sormuş yavru bu kez:
-Yavrum! Çölde uzaktan gelen tehlikeleri erken fark edebilelim, demiş anne.
Bizim yavru deve:
-Peki anne! Allah aşkına bizim hayvanat bahçesinde ne işimiz var? Diye sormuş tekrar.
Belki insan olarak bizlere de torunlarımız yakın gelecekte böyle bir soru sorabilirler. Çünkü durmadarn kapatıyoruz içimizi insanlık vasıflarımıza.
Bir hırs aldı gidiyor daha fazlasına sahip olmak. Ev, araba, eşya, servet derken en büyük zenginliğimiz sağlığımızı yitirdik. Belki çok iyi kariyer yaptık, iyi bir yönetici patron olurken duygularımızı yitirip, yaşamın amacını unutur olduk.
O çocuksu duygularımızı kaybettik. Çocukken çok paramız olunca bakkaldaki çikolatalardan çok alacağım derken şimdi dünyaya sahip olmak istiyoruz. Aynı evde ayrı odalarda ellerimizde son model telefon tabletlerle kendimizle olan iletişimimizi kaybettik.
Dünyanın öbür ucuna füzeler yollayıp hedefi vururken tek bir sözle de insanları gönlünden vurur olduk, hatır gönül bırakmadık. Uzakları yakın ettik etmesine de, kapı karşı komşumuza gidemez olduk. Masallarda dinlediğimiz Kaf dağının yerini, bilim kurgu filmlerinde galaksiler aldı. Dünya’yı getirdiğimiz hal yetmedi, başka yaşam alanları arar olduk. Sahi Mavi Gezegen mavi mi şimdi?
Gökdelenleri büyüttük büyütmesine de o Eyüp sabrı dediğimiz sabrımız küçücük kaldı.
Çok kazandı bazılarımız, bankada milyon dolarlarla her şeyi satın almaya çalıştık, aldıkça tatmin olmuyor hep daha fazlasını ister olduk, paylaşmayı unuttuk
Kendinimize küçücük bir sevgi hesabı açamadık. Ufacık bir şeyler yapıp depozit yatıramadık.
Bir fidan ekemedik, çiçeği sulayamadık, bir kediyi sevemedik, karşıya geçmek isteyen bir yaşlıya yardım edemedik.
Günümüz dünyasında tek değer olan para ile maddi değerler satın aldıkça
Sevgi hesaplarımız iflas etti.
Çok önemli bir şeyi unuttuk; yaşamın temeli olan sevgiyi.
Bazılarımız sevildiğini anlayamadı, bazılarımız sevmeyi başaramadı.
Emerson ‘un dediği gibi; “Zengin bir kalbin yoksa, servet çirkin bir dilencidir”
– Ee şimdi söyleyin bakalım zengin miyiz?