TARAFSIZLIK
TARAFSIZLIK
Mademki tarafsızlıktan söz edeceğiz. İlk önce Türk Dil Kurumu sözlüğüne
bakıyorum. Tarafsızlık, orada “Yansız olma durumu, bitaraflık, nötralizm”
olarak tanımlanıyor.
Birçok gazetenin başında tarafsız gazetedir diye yazar. Gazeteciliğin
tarafsızlığından kasıt herhangi bir partinin yayın organı gibi davranmamaktır.
Gazeteciler, medya mensupları, sanatçılar ve aydın diye nitelediğimiz
entelektüel takımı gerçekten partiler üstü olmalıdır. Kendimden örnek vermek
gerekirse bir kusur bulduğumda oy verdiğim partiyi eleştirmekten asla
kaçınmam ve ayrıca oy verdiğim parti bana yabancılaşırsa bir daha ona asla oy
vermem. Nötr olmak, gerçekleri görmemek, duymamak anlamına gelmez. Taraf
tutmak kayırma fiilini ve kastını taşımaktır. Ahmet ile Mehmet kavga ettiğinde
Mehmetin haksız olduğunu bile bile Mehmeti savunmak değildir. Olayları
görmezlikten gelmek de değildir. Çünkü ortada bir haksızlık vardır.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin dün gece yarısı Fox
haber sunucusu Selçuk Tepeli hakkında soruşturma başlatmış. Gerekçesi Şöyle:
“Ana Haber sunucusunun adeta muhalefet lideri gibi davranması kabul
edilemez”
Ben defalarca fox haber izledim. Adam sadece kritik yapıyor. İki kere iki üç
eder denmişse bunun iki kere iki dört etmesi gerektiğini savunuyor. Parti
probagandası yapmıyor. Anlaşılıyor ki aklı, fikri ve vicdanı hür kişilerin
eleştirileri iktidarı rahatsız ediyor.
Peki, tarafsız gazetecilik, iktidar gibi mi konuşmak, yazmaktır? Onlarca havuz
medyasının haberlerini, açık oturumlarını izlediğimizde; tamamen iktidarı öven,
alkışlarla, methiyelerle program yapmaları RTÜK’e uygun mudur?
Ben moralim bozuk olunca havuz medyası izliyorum. Amerikada market
raflarında ürün yok. Enflasyon almış başını gitmiş. Zavallı insancıklar
kuyruklarda aç perişan. Almanya perişan, İngiltere perişan. Cümle kafir bizi
çatır çatır kıskanıyor. Ben bunları izlerken Alis Harikalar Diyarında misali
uçuyorum. Vay be dünyada en büyük ülke biziz diyorum. Bütün küffar bizim
devletimizi kıskanırken Sezen Aksu’nun şarkısı çıkıyor ortaya; “Selam söyleyin
o cahil Adem’e Havva’ya” Ah be minik serçe. Naaptın sen böyle. Yazıklar
olsun sen nasıl söylersin bunu. Bak şimdi seni nasıl dövecekler. Yetmez ama
maalesef evet. Çok canın yanacak.
Şimdi sevgili okurlar son parağrafta da biraz fikir cimnastiği yapalım birlikte:
Veyhasılı kelam; vade dolduğunda hepimiz öbür tarafa gideceğiz. Şimdi bu özel
sektör orada da rahat durmaz cennetin sırat köprüsünü satıp paralı hale getirmek
ister. Emlak dükkanları açar. Gizliden gizliye cehennemliklere arsa satar. Elbette
Yüceler Yücesi bunları huzuruna çağırıp kükremez mi?
– Siz nasıl olur da benim köprümü, cennetimi parselleyip de satarsınız ulan
şerefsizler) diye yeri göğü titretmez mi?
– “Yüce Rabbim bizi affet düşünemedik. Derler.
Peki be kardeşim bu dünyadaki bunca devlet arazisi babanızın malı mı?
Köprüler babanızın malı mı? Yollar babanızın malı mı? Bu güzelim cennet
vatanın sahibi Allah değil mi?
“Ey mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun İlk sahibi” Y. Emre diyelim ve noktamızı koyalım dostlar.