SÖZCÜKLERİN DİLİ
SÖZCÜKLERİN DİLİ
Sevdiklerinize, size hatta bir çiçeğe, böceğe, taşa, ağaca, kedi, köpek ne varsa sevmek için, sevgi olsun yüreğimizde, dilimizde.
Ağzımızdan çıkan her sözcük tat olsun gönül soframızda. Sevdikleriniz hayatta, sevdiğiniz sizinken esirgemeyelim bir tebessümü, bir tatlı sözü. Bitkilerin güzelliğini, hele de açmışlarken, hayvanların varlığında bazen bir kedinin başını okşarken bazen de sadık bir köpeğin dostluğunda yaşarken.
Yarın çok geç olabilir çünkü onlar ŞİMDİ VAR. Hayat onları bizden almadan ya da biz onların gitmesine sebep olmadan.
Neler oluyor bize? Varoluş nedenimizi mi unuttuk? Nasıl ki suyun kaynama, maddenin erime noktası varsa, edindiği birikim ve deneyimlerle insanların da bir anlama noktası vardır. Ama öyle bir hale geldik ki markette alışveriş yaptığımız poşetin içini boşaltır gibi bazı kavramların ve davranışların içini boşalttık. Belki bazılarının yüklü bir serveti vardır hesaplarında. Konuşmak, uzlaşmak, iletişim kurmak için sözcük servetinin önemini de acaba hiç düşündüler mi bir kez olsun?
Nice güzellikleri feda ediyoruz, yürek sesimizle söylememiz gereken. Dil, sözcüklerle neyi söylerse bilinçaltı onu gerçek olarak algılar beyin de onu gerçekleştirmek için harekete geçer. Davranışlarımızın özünde beynimizin algıladığı kelimeler vardır.
Profesörün biri konferans vermek için yola çıkar. Tam saatinde salona girer, ancak manzara pek de iç açıcı değildir. Salonda sadece bir kişi oturmaktadır. Bir an için gurur yapıp salonu terk etmeyi düşünse de daha sonra bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olacağını düşünerek kürsüdeki yerini alır. Fakat başlamadan önce salondaki tek başına oturan dinleyiciye sorar:
-Beyefendi gördüğünüz gibi salonda sizden başka dinleyici yok ama siz bana değer verip buraya kadar gelmişsiniz. Anlatmamı isterseniz ben konferansı sizin için de sunarım. Ne dersiniz? Adam cevap vermiş:
-Vallahi hocam ben bilmem. Ben seyisim. Ahıra bir at da gelse 100 at da gelse yem veririm. Profesör mesajı almış. Hatta aşka gelip anlattıkça anlatmış 2 saat sürmesi gereken konuşmayı 3 saat anlatmış, 4 saat anlatmış, 5 saat anlatmış, sonunda konuşması bitince adama sormuş:
-Beyefendi konuşmamı nasıl buldunuz beğendiniz mi? adam cevap vermiş:
-Vallahi hocam ben bilmem. Ben seyisim. Ahıra bir at da gelse yüz at da gelse yem veririm. Ancak ahıra bir at gelirse diğer 99 atın yemini de o ata vermem.
Ağzımızdan çıkan her sözün tek bir hedefi olmalı o da anlaşılmak.
Bazen yaydan fırlayan ve hedefi belli olmayan ok gibidir ağzımızdan çıkan sözcükler ki karşımızdakinin tam kalbine saplanır. Sonra gönül kapısı kapanınca ah, tüh yazık demenin bir anlamı kalmaz.
Bu yazımda sadece kendimizi ifade etmek için düzgün ve doğru konuşmamızın önemli olduğunu vurgulamak istedim. İşin dahası da var. Bir sanat eseri yaratmak. Tanrı olmaya soyunmak gibi çok zor bir olay. Bu asla para ile olmaz çok büyük bir kitap ve kelime hazineniz gerekli. Profesörün konferansı gibi uzatmak istemem. Ama zaten doğada kendini sözcüklerle ifade eden tek canlı insandır.
Kendimizi yanlış ifade ediyorsak evrim sürecinde veya imalatta bir hata söz konusu olabilir.
Ne dersiniz?
Cümleleri ne kadar Uzun olursa olsun yaşamın noktası bizim elimizde
Her cümlemiz sevgiyle başlasın.