Ticaretin esası mübadeleye dayanır.Yani kişilerin ellerinde ki malları karşılıklı değiştirmeleri esastır.Değiştirilsin ki ihtiyaçlar karşılansın.Fakat malların değiş tokuşu bazı sıkıntılara yol açtığı için mecburi olarak para kullanılmaya başlanmıştır. Gerçekte paranin kendisi bir mal değildir.Ne motorun pistonudur ne de salatanın maydanozudur.Para mali temsil eden bir değerdir.
Ben bir üretim yaptım ve onu halka arz ettim.Bu üretime karşılık şu kadar tüketebilirsin diye verilen senettir para.Çünkü ADİL bir ekonomik DÜZENDE esas olan ürettiğin kadar tüketmek başkasının hakkını yememektir.Bunun neticesinde piyasalarda ne kadar mal varsa o kadar para bulunur.Böylece enflasyon oluşmaz.Sağlikli ekonomi bu demektir.
Bu tanımlardan şunu söyleyebiliriz bir ülkede ki paranin değerini ne dış güçler belirleyebilir ne de merkez bankaları belirleyici tek etken o ülkenin üretim gücüdür.Bizim ülkemiz için çiftçimizin tarlasından biçtiği üründür,sanayide ki esnafımızın çekiç sesidir,bacası tüten fabrikalarımızdır.Bunlar ne kadar fazla olursa bizim ekonomimiz o kadar kuvvetli paramız o kadar değerlidir.
ADİL bir ekonomik DÜZENDE devletin görevi uretim yapanlara tam teşvik tam destek vermektir.Burada hiçbir sektör bir baskasina feda edilemez.Sonuç olarak üretim artar,ihracat patlaması olur.Herkese iş imkanı sağlanır.Öyle ki işveren adam bulmakta zorlanır.
İnsanlarımızın geçim sıkıntısı yüzünden canlarına kıydığı şu günlerde tek kurtuluş çaresi ve ekonomiyi yönetenlerin acilen gerçekleştirmesi gereken birinci gündem maddesi adil bir üretim ekonomisine geçmek olmalıdır.