Dolar 38,7930
Euro 43,0888
Altın 4.036,47
BİST 9.747,07
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 19°C
Cum 16°C

NEDİR BU CEHALETTEN ÇEKTİĞİMİZ?

NEDİR BU CEHALETTEN ÇEKTİĞİMİZ?
Eskiler, “Cehâlet bir belâdır ki giriftâr olmayan (yakalanmayan, tutulmayan) bilmez” diye
boşuna dememişler. Gerçekten de öyle. Dünyanın en az okuyan, araştıran ve sorgulayan
milletlerinden biri olduğumuz için de bu cehalet belasının örneklerini ve etkilerini toplum
olarak dolu dolu yaşıyoruz ne yazık ki.
Bu örneklerden birisini daha iki gün önce yaşadık. Akçakoca müftüsünün bayram ziyareti için
gittiği memleketi Sakarya’nın Karasu ilçesinde cuma vaazında Filistin’deki olaylara ve
Yahudilere ilişkin değindiği konuşmasında Selanik göçmenleriyle ilgili olarak, “Yüzde 90’ı
Selanik göçmeni ve sabetayist. ne demek sabetayist? Müslümanlığa girmiş gözüken Yahudiler.
Aslında Müslüman değil” ifadelerinin sosyal medyada yer alması üzerine, başta Balkan
göçmeni vatandaşlarımız olmak üzere toplumda büyük bir tepkiye sebep oldu. Bu tepkiler
sonucunda açığa alındığı ve hakkında soruşturma açıldığı bilgisi paylaşıldı.
Yine bu köşemizde “En Büyük Düşmanımız Nedir?” başlıklı bir yazı kaleme almıştık önceki
haftalarda ve bu yazımızda özet olarak bizim en büyük düşmanımızın “cehalet ve bağnazlık”
olduğunu vurgulamıştık.
Maalesef ülkemizde kendini dindar olarak kabul edenler de, Atatürkçü ve laik kabul edenler
de, sosyal demokrat, muhafazakar demokrat, ulusalcı vs. olarak kabul edenler de, ideolojileri
ve savundukları davaları ile ilgili olarak gerçek anlamda bir bilgi ve donanıma sahip değiller.
Dolayısıyla sadece duydukları, dinledikleri birkaç cümle veya okudukları birkaç kitaptan
edindikleri sabit fikirleriyle, karşı mahalle veya ötekiler olarak gördüğü insanlara ve
topluluklara karşı böyle önyargıyla önünü sonunu düşünmeden konuşup, suyu ve toplum
huzurunu bulandırıyorlar.
Tarihçi, yazar ve akademisyen Erhan Afyoncu, sosyal medya hesabından bu çok bilmiş
ahkam kesen müftü efendiye(!) ve onun gibi düşünenlere aşağıdaki açıklamalarıyla gereken
cevabı vermiş. Buyurun bu kayda değer açıklamaları hep beraber okuyalım:
“1-Sadece Selanik şehrinden değil, Selanik Vilayeti’ne bağlı Drama, Serez gibi yerlerden
mübadeleyle Türkiye’ye gelenlere de Selanikli denilir. Selanik göçmenleri Anadolu’dan gidip,
Rumeli’yi vatan yapan Müslüman Türklerdir. Evlad-ı Fatihandır.
2-Selanik Vilayeti, sadece Selanik’ten değil Serez, Drama, Vodina, Lankaza, Kavala,
Karaferye, Sarışaban, Yenice-i Vardar, Avrethisar ve Taşoz gibi birçok yerleşim yerinden ve
yüzlerce köyden oluşuyordu.
3-19. yüzyılın sonlarında Selanik Vilayeti’nin nüfusu 1 milyona ulaşmıştı. Vilayetteki nüfusun
yaklaşık yarım milyonu Müslüman’dı. Yarım milyonluk Müslüman nüfus içinde Sabetayist de
denilen avdetîlerin (dönme) sayısı ise sadece 5 bindi.
4-Salnamelere, İngiliz konsolosu Charles Blunt’un raporlarına ve bu konuda yapılmış
araştırmalar ile İslam Ansiklopedisi’ndeki şehir maddelerine bakıldığında nüfus yapısı açıkça
görülür.
5-19. yüzyılın sonlarında vilayetin yarısı Türk’ken Yunanlılar ise nüfusun yüzde 25’ini bile
oluşturmuyorlardı. Bugün ise Batı Trakya’dan gidip oraya yerleşmiş çok az sayıda Türk’ün
dışında Selanik ve civarında Türk kalmamıştır.

6-Selanik’teki Müslüman Türkler, Balkan Savaşları sırasında ve Lozan Antlaşması’ndan
sonra Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesiyle Trakya ve Anadolu’ya gelmişlerdir.
7-Selanik muhacirlerine Sabetayist demek saçmalamaktır. Cehaletin sınırının olmadığını
gösterir.”
Evet, yukarıdaki açıklamalar ışığında şunu da ifade etmek isterim ki, Türkiye’de bir
Sabetayist gerçeği vardır ve kendilerini Sabetayist olarak adlandıran kişiler de haliyle Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak devletin önemli-önemsiz farklı kademelerinde de görev
almışlardır. Devletin varlığına ve birliğine, toplumun huzuruna bir zarar vermedikten sonra
hukuken bunda da bir sakınca yoktur.
Sakıncalı olan şudur ki, o zamanki Selanik’te yarım milyonluk bir Müslüman nüfus içinde beş
bin kişilik bir grubu sanki Selanik göçmenlerinin tamamıymış gibi görme ve gösterme
anlayışı ve uğraşıdır.
Bu anlayışa ve uğraşa karşı elbette ki, Balkan Savaşları sonucunda 1913 yılında, dedesi daha
9 yaşında bir çocukken doğup büyüdüğü ve benim de aşk derecesinde sevdiğim Üsküp’ten
Tekirdağ’a göç etmek zorunda kalmış bir Evlad-ı Fatihan olarak dimdik duracağız ve böyle
hadsiz ve densizlere hadlerini biz Rumeli Türklerine yakışır medeni bir şekilde bildireceğiz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.