Dolar 32,3660
Euro 34,9560
Altın 2.325,42
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Parçalı Bulutlu
Tekirdağ
20°C
Parçalı Bulutlu
Cts 23°C
Paz 23°C
Pts 24°C
Sal 19°C

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

Ne Mutlu Türküm Diyene.

Her ne kadar bizler biz önceki devletimize Osmanlı diyor isek de Avrupalılar
bize tarih boyunca hep Türk diye hitap etmişlerdir. 1500-1700 lerde tütünün adı
Türk Tütünü, 1700 sonraları kahvenin adı Türk Kahvesidir. Hiçbir avrupalı
Osmanlı tütünü veyla Osmanlı kahvesi terimini kullanmamıştır. 1789 Fransız
İhtilalinden sonra milliyetçilik akımları hızla yayılmış, Bu akımdan; Osmanlı
imparatorluk toprakları içerisinde yaşayan halklar da nasibini almıştır. Yani
diğer anlamda milliyetçilik akımları Osmanlı İmparatorluğunu çöküşe
götürürken, aynı akım Atatürk’ün çevresinde Türkiye Cumhuriyetini yaratmıştır.
Saltanatın son dönemlerinde Vatan ve Hürriyet kelimelerini Namık Kemal
hediye etmiştir bizlere. Bugün bu sözcüklerin ihtiva ettikleri anlamları Namık
Kemal’e borçluyuz.
Dahası; Osmanlı diye bir ırk yoktur. Bir saltanatın adıdır. Sülaledir. Arabı,
Rumu, Çerkezi, Sırplısı, Türk’ü, herkes Osmanlıdır. Yıkılışı da yönettiği farklı
toplulukların karşı gelmesi ile olmuştur. Osmanlı yıkılırken Hristiyan Rumlar,
Ermeniler ne kadar bize düşmanlık etti ise, dindaşlarımız olan Müslüman
Araplar da bir o kadar düşmanlık etmiştir.
Çanakkale savaşı ile saltanatın yıkılmasından sonra kurulacak olan Türkiye
Cumhuriyetinin kadrolarını kazandık. Türkiyle’de milliyetçilik akımları da
Çanakkale savaşı ile başlar. Vatan kelimesini nasıl Namık Kemal’e borçlu isek
milliyet kelimesini de Ömer seyfettin, Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp gibi
aydınlara borçluyuz. Kurtuluş savaşı zaferimizden sonra yazılan İstiklal
Marşımızda Büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy, nerede ise on kıtalık Marşın
her kıtasına Türk sözcüğünü ustalıkla yerleştirmiştir. Bugün sahip olduğumuz
toprakların neresini kazar isek kazalım yerin altından Türk kemikleri çıkar.
Çanakkale sırtlarında anzak kemikleri de çıkabilir ama Atamızın dediği gibi
artık onlar da şehitlerimizle kardeş olmuşlardır. Ve Türktürler.
Bugün kullandığımız Türk sözcüğünün anlamını ve hakeza Türkiye
Cumhuriyetini; Atamıza ve silah arkadaşlarına borçluyuz.
İlk Cumhur Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk, Anadoluda ilk önce okulları
gezer. Bir okul dershanesinde bir yazı görür:
“Bir Türk on düşmana bedeldir.”
Arkadaşlar bu yazı çok yanlış der Atatürk. Ve yazıyı düzeltmelerini söyler.
Atatürk’ün cümlesi şöyledir:
“Bir Türk Cihana bedeldir.”
Yakın tarihimizde iktidar ve ortakları andımızı kaldırdılar. Türk’üm, doğruyum
çalışkanım diye başlayan andımız Ne mutlu Türküm diye diye bitiyordu.
Bizler de çok kızmıştık ulusça. Bir anlam verememiştik. Bu da ne dedik.
Hazmedemedik. Ve bugünlere geldik. Baktık gördük ki bir suç örgütü liderine
devletin yetkili organları polis tahsis ediyor. Araç tahsis ediyor. Suç örgütü

liderleri ile kara para aklamak için türkiyeye gelenlerle ve dahi halkımızı
dolandırıp kaçanlar ile devletin yetkili organları arasında muazzam bir bağ var.
İliklerimize kadar utandık. Nutkumuz tutuldu. Hani Türktük bizler, doğruyduk,
çalışkandık. Büyükleri sayar, küçükleri severdik.
Elektriği kullanmadan kaçak elektrik parası ödedik. Hasta olmadan hastane
parası. Köprüden geçmeden köprü parası, uçağa binmeden bilet parası ödedik.
Fedakar toplumumuzla birlikte gık demedik. Tam aksine allah devletimize zeval
vermesin dedik ama son olayları hiç hazmedemedik. Henüz tık yok.
Derin bir fırtına öncesi sessizlik.
Yaprak kımıldamıyor.
Konudan uzaklaşmamak için tüm bunlara boş verip ben yine yazımı
sonhlardırmak istiyorum.
‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ sözcüğünü Merhum Atatürk ülkemizdeki farklı
etnik kökenli insanlar için söylemedi. Zaten Cumhuriyet anayasasında, bu
ülkede ikamet eden herkes Türk idi.
Ne mutlu Türk’üm tümcesi, bizi barbar gören batılılar için söylenmiştir.
Ben asla bir kahvede “ne mutlu Türk’üm diyene” diyemem. Çünkü orada zaten
herkes Türktür.
Şimdi böylesine utanç içinde boğulurken ve halkın hukuka bir nebze olsun
saygısı kalmamış iken, ekonomik açıdan ise sürünürken gururlanacak neyimiz
kaldı.
Geçenlerde Üsmen Aga, yolumu kesti. Kızı öğretmen ama on yıldır atanamıyor.
Çok zeki bir kızdır tanırım ama nerede ise işsizlikten emeklilik çağına girdi.
Şöyle dedi Üsmen Aga:
– Bre kardeşim süle bana, eğer benim kızçe, İsveç’te veya Alamanya’da
doğsaydı büle mi olurdu kaderi?
Çok haklısın Üsmen Aga, şimdi ben de Amerikan hava alanlarının birinde
olsaydım. Şımarık bir Amerikalı bana Sedat Peker’in ülkesinden misin Diye
sorsa. Ben duymazlıktan gelsem, adam kızıp bu sefer bana hemşo Türk müsün?
diye diretse acaba ne derdim.
Herhalde, maalesef Türk’üm derdim.

Saygılarımla.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.