MİLLİ PLAN MİLLİ EKONOMİ
MİLLİ PLAN MİLLİ EKONOMİ
Seri halde üretilen ilk otomobil Amerikada Ford tarafından üretilmiştir.
Ford ben satıştan kazanmalıyım ,bu otomobil herkes tarafından kullanıl sın diyerek bir pazarlama modeli geliştirir.İlk üreteceği beş otomobili dünyanın en büyük beş ülkesinin liderine vermeyi kararlaştırır.
Zamanın en büyük devleti Osmanlı Devleti,en büyük lideri Sultan Abdülhamid Han olduğuna kendiside kanaat getirmiş ki ilk yaptığı otomobili Sultan Abdülhamid Han’a hediye etmek için İstanbul’a gönderir.
Sultan otomobile hemen binmez,bir hafta kapıda bekletir.Bir hayranlık olmadığını göstermek için.Amerikalı yetkililer kapıda pür dikkat bekler .Sultan otomobile binsin,birkaç kelime söylesin de reklam yapalım diye.
Abdülhamid Han Cuma namazına gitmek için bir kere otomobile biner.Cuma namazı çıkışında Amerikalı yetkililer sorar.”Efendim otomobilimizi beğendiniz mi?” diye.Onlar methiye beklerken Sultan”Bu otomobili ne ile getirdiniz”diye sorar.Yıldız Sarayından Boğazda bekleyen vapuru gösterirler.Sultan Abdülhamid Han şöyle der;”Otomobiliniz için teşekkür ederim.Ama lütfen o vapura bindirip geri götürünüz.Bu otomobilin en ufak bir parçasi bozulduğunda bunu Amerika’dan istemem gerekir,ben böyle bir düzene müsade edemem” der.
Sultan Abdülhamid’in bu duruşu Milli olabilmenin gereğidir.Aksi halde sanayi gelişmesini yeterince tamamlamamiş Osmanlı ekonomisi kapitalist ekonomi ile bütünleşecek ve bağımlı bir Osmanlı ekonomisi oluşacaktır.Bunu gören Sultan Abdülhamid öncelikle Milli sanayi kurulumuna yönelmiş,hemen hemen hepsi devlet insiyatifi ile tesis edilmiş birçok sanayi kurulmuştur.Eskiden Loncalar şeklinde yapılan üretim,Avrupa ile rekabet edebilecek tesislerle yapılmaya başlanmıştır.
Fakat 1.Dünya Savaşının yıkımı neticesinde bu tesislerin çoğu Cumhuriyet dönemine miras kalamamıştır.
Cumhuriyetimizin ilanı ile yeni bir sanayi hamlesi gerçekleştirilmiş,dışarıdan borç alınmadan yapılan tesisler ile ülkemizde üretim katlanmıştır.
Küresel firmaların dünya ticaretinde daha fazla söz sahibi olmaları sonucu yerli ve milli anlamları farklılaştı.Bugün birçok küresel firmanın ürünleri ülkemizde yerli malı adı altında üretilebiliyor.Şu ürün %60 ,%70 yerli denebilir.Fakat Milli olmakta yüzde yoktur.
Küresel finans sistemi ve uluslararası üretim ile bütünleşen ekonomiler,istikrarsız uluslararası sermaye girişleri,kırılgan,dış borç bağımlısı ve finansal dalgalanmalara duyarlı bir iktisadi büyüme kalıbı oluşturur.Çünkü çevre ülkelerde ki üretim merkez ülkeye bağımlı bir nitelik kazanır.
Yabancı sermaye yatırımları ülkeye fiziksel teknoloji,modern işletme ve pazarlama yöntemleri ile birlikte vergi gelirlerinde artış oluşturabilmektedir.Kısa vadede bütçe ve ödemeler dengesine katkı yapmasına rağmen,uzun vadede karların dışarı çıkması sonucu ekonomik dengelerin bozulmasına sebebiyet verir.
Tabi bu yabancı sermayenin ülkemize gelmemesi gerektiği anlamına gelmez.Bunun için üretime yönelik kalkınmanın belli bir seviyeye ulaşması gerekir.Şunu unutmamak gerekir,yeterli seviyede kalkınma süreci geçirmeden ülkeye giren yüksek miktardaki yabancı sermaye ekonomik model ve yapı üzerinde olumsuz etki yapar.Yabancı sermayenin ulusal ekonomiye darbe vurmayacak düzeyde ekonomiye kanalize edilmesi gerekir.
Küresel semaye gölgesinde yapılan üretim ülkemizin gelişimine katkı sağlamadığı ortadadır.
1975-1982 yıllarını kapsayan ağır sanayi hamlesinin mimarı olan Prof.Dr.Necmeddin Erbakan şöyle diyor;”Eğer sen Hollandalının ineğinin ürettiği kadar süt üretemezsen,öyle ordulara gerek yok.Elin oğlu gelir peynirle ekonomini çökertir ve senin devletini yıkar”
1975 te başlanan ağır sanayi hamlesi,borç alarak değil kendi paramızla,milli imkanlarımızla gerçekleştirildi.Ağır sanayi hamlesi beş ana bölümden meydana geliyordu.
1.Zaruri ihtiyaç malzemelerini karşılayan büyük sanayi kuruluşları
2.Makina ve demir-çelik fabrikaları
3.Ağır harb sanayi fabrikaları
4.Büyük madencilik tesisleri
5.Büyük ulaştırma tesisleri
Her alanda yaygın bir kalkınma sağlanmıştır.Aksi halde ülkemizin milli üretimini birkaç kalem üzerine kurmak,diğer sektörleri gözardı etmek büyük cari açıklar vermemize ,Ülkemizin üretim kapasitesinin düşmesine ve sektörel dengesizliklere sebep olur.
Bunun için en önemli konu devletin asli bir görevi olan makro plan yapılmasıdır
Kalkınma planı ekonominin anayasasıdır.Hükümetlere rehberdir.Kendimizi beş yıl sonra nerede görmek istiyoruz sorusunun cevabıdır.Bunun için 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur.Devlet Planlama Teşkilatının görevi;Ülkenin kaynak ve imkanlarını belirleyerek uygulanacak iktisadi ve sosyal politikanın,hedeflerin oluşturulmasında ve uygulanmasında hükümete yardımcı olmaktır.Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 10 tane 5 yıllık kalkınma planı hazırlamıştır.2011 yılında Devlet Planlama Teşkilatı kapatılmıştır. Planlamanın olmadığı bir ülkede, ekonomiye ilişkin kararlar geceden sabaha değişerek yatırımcılar ve ekonomik aktörler için belirsiz bir durum oluşturur.
Sonuç olarak yüz yıllık plan yapan ülkeler karşısında,beş yıllık plan yapamayan ülkeler durumuna düşülebilir.