KENDİNİ BİLMEK ÜZERİNE(III)
KENDİNİ BİLMEK ÜZERİNE(III)
İçinde bulunduğumuz çağa pek çok isim takıldı.
Uzay çağı,Enformasyon çağı,Bilgi çağı…
Eh tabii önce bilgisayarın ardından yapay zekanın keşfi insana hızlı ve güçlü bir enformasyon(bilgiyi aktarma) imkanı da verince dünya global bir köy haline geliverdi.
Bir önceki çağda matbaanın keşfiyle belli bir ivme kazanan bilgi aktarımı,içinde bulunduğumuz devrede telgraftan telefona,radyodan televizyona oradan bilgisayara ve yapay zekâya doğru bir yükselişe geçti ki tüm bunlar sondur dahi diyemiyoruz.Belli ki bilim ve teknik ilerledikçe bilgi aktarımı da daha hızlı daha kolay bir seyirde devam edecek.
Tüm bu hızlı gelişmelerin hayatımızı değiştirdiğini inkar edemeyiz.Eskiye nazaran daha hissedilir bir konfor alanı açtığı aşikâr…
Hayatımızı değiştiren bu gelişmelerin zihniyetinimizi de değiştirdiği bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Bilgi tanımımız değişti mesela..
Eskilerin doğru olarak malumat dediği şeye modern insan bugün bilgi demektedir.
Oysa malumat ayrı şey bilgi ayrı..
Bugün bu mevcut imkanlarla duyup görüp hafızamıza aldığımız şeye bilgi der olduk.
Oysa kadim zamanlar insanının bilgiden anladığı bu değildi.
Eski insanlar kendilerini dönüştürmeyen hiçbir şeye bilgi demezler ve bunu hafızalarına dahi almazlardı.
Ne demek istiyoruz?
Bir örnekle açıklayacak olursak şunu söyleyelim:
Bugünün insanı (modern birey) öfkenin ne kadar zararlı olduğunu bilir(!) ;öfke kontrolü kavramından haberdardır (!) lakin öfkelenmeye devam eder ve olumlu yönde dönüşmeye doğru adım atmaz.
Şimdi insanın öfke kavramıyla kurduğu bu ilişki bir bilgi(kendi üzerinde dönüştürme) ilişkisi değil yalnızca malumat (hafızaya depolama stok) ilişkisidir.
Yani bilgi hammal gibi veya ansiklopedi gibi hafızamızda (çokluk kuruntusuyla) taşıyıp övüneceğimiz bir şey değil onunla ilişki kurduğumuzda içselleştirebileceğimiz ve bizi dünümüzden daha iyi yapacak olan şeydir.
Şu halde yalnızca zihinde depolayıp yaşantı ve tavır haline getiremediğimiz şey bizi bilgili kılmaz aksine cahil kılar.
Bilgiyle ilişkisi bu şekilde olan modern insan aslında post modern bir cahildir.
Kur’an’ın kitap yüklü merkepler eleştirisine bir de bu yönden bakılmalı…
Modern insan bu özelliğiyle kendinden önceki çağın insanından geridedir.
Belki de Sakallı Celal;
“Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur” derken bunu kast etti,bilemem…
Eski insanı bugünün modern insanından ayıran zihniyet farkı belkide “Kendini Bilme” ile geliştirdiği aktif ve pratik ilişkidir.
Ve belki biz Bilgi Toplumu değil Malumat Toplumuyuz.