KELEBEĞİN YOLCULUĞU
KELEBEĞİN YOLCULUĞU
İnsan hayatı doğum öncesi bebeklik, çocukluk, ergenlik yetişkinlik ve yaşlılık olarak dönemlere ayrılır. Bu dönemleri tamamlayarak hayat yolculuğumuz yoluna devam eder. Neler yaşarız bu dönemde, nelerin mücadelesini veririz? Bazen su gibi akmak bazen de kuş gibi uçmak isteriz. Hayatımızın dönemleri dışında bazen kendimize ‘yeter artık bırak.’ Dediğimiz bir dönem daha gelir. Bir zamanlar aman yanlış anlamasınlar, aman yargılamasınlar, arkamdan konuşmasınlar düşünceleri seni öyle bir noktaya getirir ki bundan böyle bırak yargılasınlar, yanlış anlasınlar dersin.
Ne diyordu Küçük Prens?
“Kendini yargılamak, bir başkasını yargılamaktan çok daha zordur. Eğer kendini iyi bir şekilde yargılamayı başarırsan bu, senin gerçek bir bilge olduğunu gösterir.”
İstedikleri kadar arkandan konuşsunlar, iyi misin değil misin? Bırak senden daha iyisini bulsunlar dersin. Hayatta her şeye rağmen güçlü bir yapı ve dik bir duruş sergilediğinde onlar için her şeyin yolunda olduğunu, sırf sesin çıkmıyor diye birileri acı çekmediğini sanabilirler. Onlar o kadar çok olur olmadık şeye ses çıkarır ki sen kendi içine bağırıp feryadını yine kendin duyarsın. O dik ve güçlü duruşunda bir kelebek misali uçmak istediğinin farkına varırsın ama o kelebeğin ayağına taş bağlıdır. Hadi uç dersin kendine kelebek misali ama ne kadar çırpınsan da uçamazsın. Kanadın olsa bile sırtındaki yükün o kadar ağırdır ki.
Ahmet Arif de günlerimizi anlatırken ne güzel demiş:
“Şu telaşlarım bir bitse diyorum. Belki uzaklara giderim. Çoktandır gitmek istediğim yerler var.”
Hani o ayağına taş bağlanan kelebek, belki biraz kafa dinlemeyi hak ediyordur.
Ne dersiniz?