KAYBOLAN RAMAZAN HOŞGÖRÜMÜZ VE SAYGIMIZ
KAYBOLAN RAMAZAN HOŞGÖRÜMÜZ VE SAYGIMIZ
Dün akşam eve doğru giderken sıcak bir ramazan pidesi alma isteğiyle evimin yakınlarındaki fırında pide kuyruğuna girdim.
Kuyruğa daha yeni dahil olmuştum ki üç dört sıra önümde bir tartışmanın yaşandığına şahit oldum. Altmış yaşlarında, kılık kıyafet ve söylemleri itibariyle muhafazakar bir görüşe sahip olduğu anlaşılan bir amcamız, yirmi yaşlarında ve pide kuyruğunda sigara içen genç bir kardeşimize, ısrarla ve sert ifadelerle sigarayı atmasını, oruç tutanlara saygılı olmasını istiyordu. Bence ikaz üslubu doğru ve ikna edici bir tarzda olmadığı için bu genç delikanlı da belli ki buna tepkili ve olumsuz bir karşılık vermiş olmalı çünkü sonlarına doğru denk geldiğim bu tartışmada ortam bir hayli gergindi. Neyse ki araya girenlerin gayretleriyle ve delikanlının neredeyse bitme noktasına gelmiş sigarasını tepkili bir şekilde yere atmasıyla bu anlamsız tartışma ve gerginlik bir kavgaya dönüşmeden son bulmuş oldu.
Hepimiz yaşadığımız şehirlerde Ramazan ayında az ya da çok bu türden tartışmalara, kavgalara şahit oluyoruz ne yazık ki.
Ayrıca bir sosyal medya platformunda yine bu konuyla ilgili bir paylaşımdaki “Sen sevap kazanacaksın diye ben günlük rutinlerimden niye vazgeçeyim?” şeklinde bir yorumu da okuyunca, saygı ve hoşgörü konusunda ciddi sıkıntılarımızın varlığı daha bir aşikâr oldu.
Dikkatimi çeken husus, özellikle son yıllarda daha da fazla görülür, duyulur oldu bu şekil tartışmalar hatta restleşmeler. Sebebi nedir derseniz şayet, kanaatim odur ki bu tarz hadiselerin sebebi, “oruç tutanların tutmayanlara karşı hoşgörüsünün, oruç tutmayanların da tutanlara karşı saygısının neredeyse yok denecek kadar kalmaması” derim.
Hani hep “nerede o eski Ramazanlar” diye özlemle iç çekeriz ya, işte o eski Ramazanlarda insanların birbirine hoşgörüsü ve saygısı şimdiki kadar kıt değildi. Bencillik, vurdumduymazlık, aymazlık, nezaketsizlik, empatisizlik, ne derseniz deyin işte, şimdiki kadar üst seviyede yaşanmıyordu. İnsanlar bir şey yapmadan ya da bir söz söylemeden evvel acaba karşımdakini üzer miyim, kırar mıyım, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verir miyim diye kılı kırk yarıyorlardı.
Birçok dinden ve milletten insanın birlikte yaşadığı Osmanlı Devleti ve gayrimüslim azınlıkların yaşadığı çok sayıda şehrin olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde, gayrimüslim ebeveynler, Ramazan ayı geldiğinde çocuklarına bilhassa tembihte bulunurmuşlar ki müslüman arkadaşları oruçlu olabilecekleri için onların görebileceği şekilde bir şey yiyip içmesinler. Ne olgun bir davranış ve ne büyük bir nezaket, zarafet ve saygı örneği.
Ya şimdi? Şimdi ise, vakti zamanında sevgiliye dahi “siz” diye hitap eden nezaket abidesi insanların bugünkü torunları en kaba, en aşağılayıcı, en ayrıştırıcı, en düşüncesiz, nezaketin ve saygının zerresi dahi görülmeyen bir acayip üslupla konuşuyor, tartışıyor. Böyle olmayanları tenzih ederim, genelleme yaparak havuzu doldurma niyetinde de değilim lakin son yıllardaki vaziyetimiz, hâli pür melalimiz budur maalesef.
Son olarak, bu konuda yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için de çok açık ve net olarak ifade etmek isterim ki herkes inancında, inancının gereklerini yerine getirmede veya inanmamakta serbesttir. Kimsenin başka bir kimsenin inancını, inançsızlığını, namazını, orucunu, ibadetlerini neden yapıp yapmadığını sorgulama, yargılama gibi bir hakkı da haddi de yoktur, olamaz da.
İnancına, ibadetine saygı gösterilmesini isteyen bunu güzel bir dil ve üslupla ifade etmeli. Hakaretvari sözlerle, ayrıştırıcı ve aşağılayıcı bir üslupla istediğiniz saygı, hem size hem de inancınıza daha büyük bir saygısızlık olarak geri döner.
Herkesi olduğu gibi kabul etmeyi, birbirimize saygı duymayı ve hoşgörülü olmayı öğrenmek ve yaşamak zorundayız.
Hayırlı, bereketli, huzurlu, saygılı ve hoşgörülü bir Ramazan diliyorum.