“HAYAT” SONA GELİNCE Mİ ANLAŞILIR?
“HAYAT” SONA GELİNCE Mİ ANLAŞILIR?
Yazılarımı takip eden okurlarım zaman zaman bu köşemden, okumuş olduğum kitaplar ile ilgili yazılar da paylaştığımı bilirler.
“Güzellikler, sevinçler, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır” kaidesinden hareketle ben de okuduğum ve etkilendiğim kitaplardan bazılarını köşe yazılarımla veya sosyal medya vasıtasıyla sizlerle de paylaşmayı önemsiyorum.
Bu yazımda, geçen hafta bitirmiş olduğum, Dr. Nazım İntepe hocam tarafından kaleme alınan HAYAT adlı romandan bahsetmek ve sizleri de haberdar etmek istiyorum. Çünkü konusuyla, kurgusuyla, akıcı dil ve üslubuyla, verdiği mesajlarla, düşüncelere ve tefekküre sevk etmesiyle okuyanın çok şey kazanacağını ve mutlaka okunması gerektiğini düşündüğüm harika bir kitap gerçekten.
Herkesin inancına, ideolojisine, dünya görüşüne, sahip olduğu milli ve manevi değerlerine göre hayatı tanımlaması, anlamlandırması ve yaşaması farklılık gösterir. Önemli olan bence bu farklılıkların bir zenginlik olduğunu kabul edip herkesin inancına, sahip olduğu değerlere ve hayat tarzına saygı duyulmasıdır.
Kitap okurken kendimce önemli gördüğüm yerlerin altını çizerim. Bu kitaptan da altı çizili yerlerden bir kısmını hem bir fikir vermesi hem de özet mahiyetinde sizlerle de paylaşmak istiyorum:
“Hayatın anlamı yaş almakla değil yaşamakla anlaşılıyormuş.”
“İnsanın en önemli meselesi yaşadığı hayatı anlamak kadar ölümü de anlamaktır.”
“Her insan kendi hayatının başrolünde oynardı ve önce kendi için yaşardı.”
“Yıl sayısı mı yoksa duyarak, fark ederek, şükrederek, sevdiklerinle beraber dolu dolu yaşamak mı değerli?”
“Biz insanlar seyredelim diye gökyüzü sürekli boyanıp duruyor” diye düşündü.
“Varlığa şahit olmak, kendi varlığını hissetmek, varlığının sebebi olan Yaratıcıyı düşünmek, yaşamak bu işte, dedi kendisine.
“İnsana bir ömürlük bu hayat neden verilmiş” diye mırıldandı.”
“İnsan beyni veya kalbi öyle bir şey ki, önünde bir mesele varsa onu çözmeden rahat edemezmiş. İnsan da varoluş meselesini çözmeden rahatlayamaz.”
“Hayatı bir gün olarak kabul edin, o gün de bu gündür.”
“Bir sorunu yok saymak hiçbir zaman onu çözmek değildir.
İnsan ölüme karşı nasıl da kaçak güreşiyor, minderden kaçıyor, diye düşündüm. Hayat ile ölümü, Allah ile ilişkilendirmedikçe insanı rahatlatacak bir çıkış yolu düşünemiyorum. İnsanların bunu anlamak istememesini de anlayamıyorum.”
“Bu, insanın cevabını bulamazsa yaşayamayacağı türden bir soruydu. Soru şuydu, “Yaptıklarımın ve yapacaklarımın sonucunda ne olacak? Hayatımın ve kaçınılmaz olan ölümün yok etmeyeceği bir anlamı var mı? Her insanın, karşı karşıya olduğu “Ben kimim, niçin yaşıyorum, ya da ne yapmalıyım?” diye sormuş Tolstoy.”
“Okuduklarıyla yaşıttır insan. Birkaç bin yıl önce yaşamış insanların duygu, düşünce ve yaşamlarını okuyan, bilen insan artık otuz, kırk, elli yaşında değildir. O insanlarla yaşıttır; bin, iki bin, üç bin yaşındadır.
O’na yönelen, Yaratan’ın maksadını anlamaya çalışan da sonsuzluk sırrına erebilir demektir.”
“Eğer insanın bir hedefi olmazsa, bir meşguliyeti yoksa o kişiden daha sıkıntılısı, mutsuzu olmaz. İnsanı diri tutan onun hedefleridir.”
“Arkadaşlar, unutmayın bir insanın takvim yaşı ister yirmi, ister elli kaç olursa olsun, geleceğe ait plan ve projelerinden çok geçmişe ait anılarını anlatıyorsa o kişi yaşlıdır. Yaşı kaç olursa olsun geleceğe ait plan ve hedefler koyup onların peşinden gidiyorsa ve geçmiş anılarından daha çok onları konuşuyorsa o kişi gençtir.
Şimdi söyleyin yaşlı olmak mı istiyorsunuz yoksa genç olmak mı? Genç olmak istiyorsanız önünüze bir hedef bir amaç koyun ve onu gerçekleştirme yoluna girin.”
Kitaptan bu satırları “tadımlık” olarak kabul edebilirsiniz. “Doyumluk” için “HAYAT”ı mutlaka okumalısınız.
Kaleminize, yüreğinize ve emeğinize sağlık Dr. Nazım İntepe hocam, kaleminiz daim olsun.