FLANÖR
FLANÖR
Flanör; “aylak kent gezgini” anlamında kullanılan bir sözcüktür. Dilimize de Fransızca’dan geçmiştir. Flanör tipi, endüstrileşme sonrasında 19. yüzyılda ortaya çıkar ve ilk defa 1854’te bir metin içerisinde kullanılır. Temelleri de Charles Baudelaire’nin “Paris Sıkıntısı” kitabında atılır.” Flanör; Alman düşünür ve yazar Walter Benjamin’in de 1892-1940 ‘de kafa yoğurduğu bir kavram olmuştur. Zaman zaman tatlı içecekler ve dostlar eşliğinde ofisinde oturup bir çok konuyu konuştuğumuz her konuda bir araştırmacı olan Sayın Fevzi Çoban’ın “Benim Kanım” isimli bir kitabın özet çıktısını benim için alarak mutlaka okumamı istemesi üzerine okurken Flanör kelimesini okuyunca ilgimi çekti.
Yapmış olduğum kısa bir araştırma neticesinde yaşadığım kentte Flanör’lerin olduğunu gördüm. Kendileriyle yakından sohbetim olmadığı için ne iş yaptıklarını bilemiyorum. Bizim halk deyimimizle “boş gezenin boş kalfası veya kaldırım mühendisi” gibi sözler kullanarak bu kişileri adlandırırız. Aslında bir çoğumuz belki de Flanör’üz yani ‘aylak kent gezginiyiz’ bulunduğumuz kentin caddelerini, sokaklarını ve parklarını kısa süreliğine de olsa turlarız. Belirlediğimiz noktalarda durur bazen dakikalarca, saatlerce ortamı gözlemleriz.
Aylak kent gezginleri sakince caddeleri ve sokakları dolaşırken kalabalıklar içinde yalnız bir şekilde gezerler. Herhangi bir amaçları yoktur. Onlar sadece gezmeyi düşünürler. Flanör’ler kalabalık içinde gezen bir uğraşı olmayan, sadece izleyen, bakan gören entelektüel ve aynı zamanda şiddetli eleştirmenlerdir. Walter Benjamin’in deyimiyle “Ormanda yürür gibi yürür, asfaltta bitki toplar.” Flanörler; kalabalıkla beraber olup aynı zamanda yalnızdırlar. Kalabalıkla beslendiği halde ona sırtını döne bilenlerdir. Bu kişilerin politik bir amaçları yoktur. Çünkü onlar kentin caddelerinde gezerken hayata ve olaylara hiç bir şekilde müdahale etmezler.