FESTİVALİN ARDINDAN
58. Uluslararası Tekirdağ Kiraz Festivali, Kültür Çadırı ve Yerel Yazarlar,
Kurban Bayramı arifesine denk gelen 58. Uluslararası Tekirdağ Kiraz Festivali her zamanki gibi coşkuyla kutlandı ve güzel izlenimler bıraktı. Naçizane olarak ben sadece Kültür çadırı ve bu çadırın içinde yer alan etkinliklerin toplumdaki izlenimlerinden kısaca söz etmek istiyorum. Bu etkinliğin hayata geçirilmesinde Süleymanpaşa belediyesinin duyarlılığı yadsınamaz. Ancak Kent Konseyi Edebiyat ve Sanat Grubu olarak çalışma arkadaşlarımla birlikte bu çorbada bir fiske de olsa tuzumuz olduğu için sadece imza günü etkinlikleri ve festivalin ikinci günü Seyyit Nezir’in verdiği “Modern Türk Şiiri ve Ustalar” konulu konferansı ile yazımı sınırlamak istiyorum.
Kültür çadırındaki afişin başına “Yerel Yazarlar’ ibaresi yazılınca bazı arkadaşlar hoşnutsuzluğunu açıkça dile getirdiler. Elbette ‘Kent Yazarları’ dense idi daha şık ve zarif olurdu. Bu hususa katılıyorum. Ancak evrensel bir yazar olmanın koşulu yerelden başlar. Bunda gocunacak bir durum da göremiyorum. Er meydanında bir pehlivan önce ayak kategorisinde başarılar kazanır. Sonra deste pehlivanı olur, sonra küçük orta, büyük orta, baş altı ve daha sonra baş pehlivan olarak sahalarda boy gösterir. Futbolda da mahalle takımında, amatör liglerde, sonrası üçüncü lig, ikinci lig derken bir bakmışsınız birinci ligde top koşturuyorsunuz. Ama postmodernizmin allak bullak ettiği edebiyat ve yazarlık dünyasında durum bu değildir. Akıllı cep telefonuna sahip olan herkes yazardır. Edebiyatçıdır. “Yağmur yağdı çaktı şimşek” diyebilen herkes şairdir.
Yerel gazetelerde yazı yazan değerli kardeşlerime belki küçük bir yararım olur diye şunu söylemek isterim. Öncelikle yaşadığınız kentlerdeki değerlere sahip çıkın bu sizi küçültmez tam aksine yüceltir. Bu kentte bir Zahit Güney, bir Ender Çelikkol geldi geçti. Zahit Güney’in tüm şiirleri balkan ülkelerinde sempozyum konusu olurken Enderi Çelikkol’un dizeleri Macarların anıtlarına kazındı. Çadırdaki imza günlerine çok değerli ve uluslararası unvana sahip iki şairimiz geldi. İkisi de Tekirdağlı olması ayrı bir övünç kaynağı. Birisi İbrahim Kamberoğlu ki şiirleri Bulgaristan’da akademisyenlerce basıldı. Fransa’da Amerika’da onun şiirleri üzerine paneller yapıldı. Diğeri Seyyit Nezir ki sanat başkenti İstanbul’da Cemal Süreyya Derneği Başkanı, Broy yayınları ve ülkemizin en gözde dergisi Üvercinka’nın sahibi. Ülkemizin her köşesinde ve Avrupa ülkelerinde konferanslar veriyor. Kendimize öylesine odaklanmışız ki bir çok kimse dönüp te kim bu adamlar acaba diye merak bile etmedi. Ve güzelim konferans sendroma dönüşen (yerel yazarlar) tartışmasının gölgesinde kaldı. Edebiyat dünyası da bir tarla gibidir. Ektiğimiz kadar, verdiğimiz kadar ürün alırız. Ektiğimizi biçeriz. Yaşım az değil yarım yüzyıl çok geride kaldı. Bugüne kadar ben meşhur olacağım, en iyi ben olacağım deyip de ünlü olan bir yazara, şaire, araştırmacıya ve gazeteciye hiç rastlamadım. Daha kötüsü böyle bir şey de duymadım. Tam aksine tanıdığım ne kadar ünlü yazar, şair varsa mütevazılıkta sınırları yok.
Değerli gazeteci, yazar çizer ve şair dostlarım, bizler kendimizi yetiştirmez, eğitmez ve değerlerimize sahip çıkmaz isek halkımızdan ne beklentimiz olabilir ki?
Edebiyat bir yoldur. İyi bir edebiyatçı olmak hedefimiz olmalıdır. Edebiyat ile haşır neşir olup okumayı yazmayı bir yaşam biçimine dönüştüren her dosta büyük saygı duyarım. Bu başarıya ya ulaşırız ya da ulaşamayız ancak bu yolculukta bizleri değerli kılacak tek şey sergilediğimiz karakterlerimizdir. Karakter insanların edebini örten giysi gibidir. Her zaman eleştireceğiz, sorgulayacağız, irdeleyeceğiz ama bunları nezaket kurallarını bozmadan, kırmadan dökmeden yapalım derim.
Pazarda gördüğünüz her satıcı mutlaka kazanır. Yumurta satan, kiraz satan, peynir satan yüzde yüz kazanır.
Kitap yazan, kitap okuyan, şiir yazan, roman yazan ve bunları kitaplaştırıp satan her zaman zarar eder. Bunu biliyorum. Sizler de biliyorsunuz.
İşte ben sizleri bunun için seviyorum. Benim gibi zarara gireceğinizi bile bile şiirlerle, nesirlerle, romanlarla, gazetelerdeki makalelerinizle düzenin kovanına çomak sokuyorsunuz.
İmza günleri, her şeye rağmen güzel ve anlamlı bir etkinlikti, en az elli yazarımız katıldı. Birbirleri tanıdılar. İkinci günü çöpçatan bir yağmur onları daha da yakınlaştırdı. Çadırdan mutlu ayrılan hatta ayrılmakta zorlanan yüzlere tanık olmak beni de mutlu etti.
Beklentilerimize biraz gem vurarak bunu hep yapalım.
Sanat yaşasın.
Saygılarımla