Dolar 38,7612
Euro 43,6459
Altın 4.147,59
BİST 9.390,51
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 19°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
19°C
Az Bulutlu
Pts 18°C
Sal 18°C
Çar 18°C
Per 16°C

FARE KAPANI KISSASI VE BENCİLLERİN SONU

FARE KAPANI KISSASI VE BENCİLLERİN SONU
Türkçemizde “kıssadan hisse” tabiri vardır ve günlük hayatımızda bu tabiri zaman zaman kullanırız.
Kıssadan hisse, ders çıkarılması gereken bir anlatıdan, bir hikâyeden kendi adına ders çıkarmak, yani bu olaydan hissesini almak demektir.
Bu yazımda sizlerle paylaşmak istediğim fare kapanı kıssasının da, özellikle son yıllarda yaşanan onca haksızlık ve hukuksuzluk karşısında bencilce davranan toplumun büyük bir kesiminin hazin sonunu gösteren bir kıssa olması bakımından ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Lütfen sonuna kadar okuyunuz.
Rivayet odur ki, bir çiftçinin ambarını kendisine yurt edinen fare ve ailesi bir gün, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördüler. Sevinç ve merakla paketin içinden çıkacak, kendilerinin de nasiplenmeyi düşündükleri yiyeceği beklemeye başladılar. Kendi kendilerine “İçinde hangi yiyecek var acaba?” diye düşünerek beklerlerken gördükleri karşısında adete yıkıldılar. O da ne çiftçi ailesi özenle açtıkları paketten bir fare kapanı çıkarıyorlardı.
Fare ailesinin en tecrübelisi olan fare “Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!” diye bağırarak telaşla deliğinden bahçeye fırladı. Fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı: “Fare kardeş, bu senin için ciddi bir sorun olsa da beni ilgilendiren bir tarafı yok ne yazık ki! Ben her gün yumurtamı veriyorum, görevimi yerine getiriyorum, çiftçi benden memnun, hem ben olmasam kim yumurta verecek onlara?” dedi ve yerdeki buğday tanesini alıp başını gururla yukarı dikti ve uzaklaştı.
Tavuktan destek bulamayan fare bu sefer telaşla koyunun yanına koştu. Koyuna: “evde kapan var, evde kapan var, bir şeyler yapalım!” dedi. Koyun fareye üzülse de konuyla pek ilgilenmedi. “Vah vah, üzgünüm fare kardeş, emin ol senin için dua edeceğim. Ama elden ne gelir? Hem biliyorsun, çiftçi beni sever. Bu sabah sütümü sağarken ve yünümü kırparken başımı okşadı” dedi.
Fare hayal kırıklığı ve çaresizlik içinde, bu kez öküze yöneldi: “Evde kapan var! Evde kapan var! Ne olur yardım edin, kapandan kurtulalım” diye bağırdı. Öküz, cüssesinin verdiği güvenle konuşmaya başladı: “Oo, fare kardeş senin için çok üzüldüm ama burnumu sokacağım bir şey değil ne yazık ki. Biliyorsun çiftlikteki en güçlü hayvan benim. Ben olmasam kim tarlayı sürecek ve o kadar yükü kim taşıyacak. Ben çiftçinin eli ayağıyım. Benim için bir tehlike yok. Hem ben çiftçiye karşı gelemem. Sen de dikkatli ol, kapana yaklaşma yeter” diyerek ona akıl da verdi.
Fare arkadaşlarını durumdan haberdar etmek için her yolu denedi. Fakat hepsi de sorunu sadece farenin sorunu olarak gördükleri için konuyla ilgilenmediler. Fare çaresiz bir şekilde yuvasına döndü, ailesine kapandan uzak durmalarını, mümkünse yuvalarından hiç çıkmamalarını tavsiye etti.
Günler ve geceler böylece geçmeye başladı. Yuvasından dışarı çıkamayan fare ailesi aç ve susuz çaresizlik içinde beklemeye başladı. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki, birden bir ses duydular. Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanından geliyordu. Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu. Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark etmedi. Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı.
Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor zehiri temizledi, sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının ateşi yükseldi. Bir türlü düşürmek mümkün olmadı. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp durdu. Komşuları çiftçiye ateşli hastalıklar için taze tavuk suyunun iyi geleceğini söylediler. Bu tavsiye üzerine çiftçi bıçağını alıp bahçeye koştu. Tavuğu kesti. Karısına taze tavuk suyu çorbasını içirdi. Kadın biraz kendine geldi.
Çiftçinin karısının hastalığını duyan konu komşu, hısım akraba ziyarete geldi. Çiftçi onlara ikram etmek için koyunu kesmek zorunda kaldı. Günler geçiyor çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Çiftçinin karısı iyileşemedi ve birkaç gün sonra hakkın rahmetine kavuştu. Cenaze öyle kalabalık öyle kalabalık oldu ki, konukları doyurabilmek için bu sefer sıra öküze geldi. Çiftçi öküzü de kesti. Eve kapan gelince yardım çığlıkları atan fare ailesi, ona yardım etmeyen dostlarının başına gelenleri korku dolu gözlerle yuvasının deliğinden izledi.
Bu hikâyeden, kıssadan alabileceğimiz hisselerden birkaçını ben yazayım, okuyan herkes de kendi payına düşen hissesini alsın.
Komşunuzun, akrabanızın, dostunuzun, arkadaşınızın başına bir sıkıntı, bir felaket geldiğinde, sakın bu felaket beni bulmaz demeyin, unutmayın gün gelir o felaket sizi de bulur.
Adaleti ve hukuku yerle bir edenler gün gelir o yerle bir ettikleri adaleti mumla ararlar. Yüzlerce hasta, hamile ve yaşlı insanların, öğrencilerin, yazarların, gazetecilerin siyasi gerekçelerle cezaevinde tutulmasına sesiz kalanlar unutmayın bu adaletsizlik bir gün sizi de vurur.
Fare kapanı kıssası der ki: “Hukuksuzluk ve haksızlık zirve yapmışken ve yüzbinler acı çekerken seyredenler, gerek korku, gerek menfaat saikiyle sessiz kalanlar, benzer veya daha büyük acılar sizin başınıza da gelebilir.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.