Dolar 38,7645
Euro 43,3138
Altın 3.965,16
BİST 9.701,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 18°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
18°C
Az Bulutlu
Per 19°C
Cum 16°C
Cts 20°C
Paz 21°C

DÜKKANCI

DÜKKANCI
Bu gün hava güzel. Hancı kahvesinin önünde ki salaş çardağın altında oturuyoruz. Biraz rüzgar var ama zararsız en azından yağış yok. Nem oranı çok yüksek insanın psikolojisini bozan sıcak bir hava, insanlar o gölgeden bu gölgeye yer değiştirmekten yorgun düşmektedirler. Her şeye rağmen yaşamak için küçükte olsa çırpınışlar var. Her bayram olduğu gibi bu bayramda eski bayramları zikretmeden geçemedik.

Ben henüz doğmamışım köyde dört tane bakkal dükkanı varmış ,ben bu dükkanların iki tanesine yetiştim. O yıllarda köylük yerde bakkal dükkanları çok önemli, çünkü alış verişin hemen hemen yüzde doksanı dükkandan yapılıyor. Sadece dükkan olarak değil insanların ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü malzeme satılıyor. Diğer bir husus tefecilik gibi bir durumda var. İnsanların maddi yönden sıkıştıkları zaman para ihtiyaçlarını da karşılıyorlar. Veriyor beş lira karşılığında bir ay sonra yedi buçuk lira alıyor.

Bakkal dükkanı, yanında kahvehane ve kahvenin içinde birde berber bu üç mesleği yapan aynı kişi, sanki köyü haraca bağlamış. İnsanlar abone olmuş gibi, uzun yıllar bu böyle devam etti. 1975 yılında köyümüze elektrik geldiğinde ,1976’da Çerkezköy’e sanayi kurulduğunda insanlar fabrikalarda çalışmaya başlayınca haliyle köyde de teknolojinin getirmiş olduğu değişime ayak uydurmaya başladıklarında bahsettiğim bu üç kurum bir anda çöküşe geçmiştir.

Bayram ile sohbetimiz devam ediyorken, köyle ilgili olarak tarihi bilgisi olan ve yan masada oturan bir abimiz “bakın ben size yaşadığım bir durumu anlatayım” dedikten sonra “kahveciye çaylarda tazelensin be evlat” dedi. Kahveci çayları getirmeden sohbet başlamadı. Çaylar geldi, herkes birer yudum çektikten sonra “1950 yılların ortası tabi ki o zamanlar çocuğum babam bakkala gönderiyor bana verilen para belli alacaklarım da belli istesem de başka bir şey alamam. Sizin deminden beri bahsettiğiniz bakkalcılık, kahvecilik ve berbercilik yapan kişiyle aramızda bazı hadiseler yaşadım. Ben dükkana alışverişe geldiğimde beni başka bir şeyler almam içinde zorluyor, ben hayır olmaz babam kızar diyorum. Korkma ben alacaklı defterine yazarım, babana çocuğun canı çekmiş derim diyor.”

Bütün ısrarlarına rağmen ben almıyorum, çünkü alırsam babam tarafından azarlanıp dayak yiyeceğimi biliyorum. Hatta bu yüzden bir kaç kezde babamdan hazar işittiğim oldu. Tezgahın üzerinde renk renk peynir şekerleri, susamlı akide şekerleri, leblebi şekerleri ve lokumlar var. Çok ısrar etmesene rağmen benim hiç bir şey almayacağımı anladığı zaman ,bakın burası çok önemli iyi dinleyin, şeker kutusundan ağzına bir tane akide şekeri atıp yemeye başlar ve bana da şöyle derdi “NASIL ŞEKER ÇOK TATLI MI?” yani kendisinin yediği şekerin tadını bana sorarak beni şeker almaya özendirip almaya zorlardı. Onun için o adam yaramaz adamdı” dedi.

nazmice

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.