Dolar 38,7935
Euro 43,4453
Altın 4.050,65
BİST 9.700,17
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 17°C
Az Bulutlu
Tekirdağ
17°C
Az Bulutlu
Paz 19°C
Pts 18°C
Sal 18°C
Çar 19°C

ATATÜRK’ÜN KİTAP TUTKUSUNU NEDEN ÖRNEK ALMIYORUZ?

ATATÜRK’ÜN KİTAP TUTKUSUNU NEDEN ÖRNEK ALMIYORUZ?
Cumhuriyetimizin 100.yılını büyük bir heyecan ve coşkuyla kutladık. Özellikle 29 Ekim Pazar günü tüm Türkiye’de ve yurtdışı temsilciliklerimizde olduğu gibi güzel memleketimiz Tekirdağ’da da halkımızın, hemşehrilerimizin kutlamalara yoğun ilgi, katılımı ve coşkusuyla verdiği en net mesaj şu oldu: “Cumhuriyetin, cumhuriyet değerlerinin ve kazanımlarının gerçek sahibi ve koruyucusu bizleriz.”
Hepimiz biliyoruz ki yüz yıl önce Türkiye Cumhuriyeti çok zor şartlar altında kuruldu. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını ve milli mücadeleye katılan, şehit ve gazi olan tüm dedelerimizi, ninelerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
Bu yazımda, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün bütün başarılarının temelinde yatan, ne yazık ki bizlerin örnek alma hususunda çok zayıf kaldığımız bir hasleti olan “kitap tutkusundan” bahsetmek istiyorum.
Ömrünün büyük çoğunluğunu cephelerde geçiren Atatürk, kitap okumayı hiçbir zaman ihmal etmemiştir. Hayatının her döneminde kitap ile içi içe olan büyük önder Atatürk, 4000’e yakın kitap okumuştur (okuduğu kitap sayısı resmi olarak kayıtlarda 3,997 olarak görünse de, kayda geçmeyen ve üzerinde not alarak çalıştığı kitapların olduğu da bir gerçektir).
Atatürk’ün çocukluğunda başlayan kitap tutkusu savaş zamanı cephelerde bile sürmüştür. Cephede ateş altında savaşın en şiddetli günlerinde bile okumaktan vazgeçmemiştir.
Kitap, Atatürk’ün fikir hayatı için daima değerli bir varlık olmuştur. Atatürk, her önemli kararın uygulama öncesinde konu ile ilgili araştırma yapıp, bu konuda çeşitli kitaplar okumuştur. Bununla da yetinmeyerek konuyu arkadaşlarıyla ve ilgili bilim adamlarıyla tartışmıştır.
Cemal Granda, bir anısında şöyle bahseder;
“Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk’e şöyle dediğini duydum:
– “Paşam! Tarihle uğraşıp kafanı yorma. 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?” Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek:
– “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım” diye cevap verdi.
Hayatı boyunca cepheden cepheye koşmuş büyük önder Atatürk kitaba olan sevgisini bu cümle ile en iyi şekilde ifade etmiştir.
Gelelim asıl sorumuza, daha doğrusu sorunumuza. Bizler toplum olarak Atamızın fikirlerini, ilkelerini örnek alıyoruz – aldığımızı iddia ediyoruz- da peki neden onun kitap okuma alışkanlığını, kitaplara olan tutkusunu örnek almıyoruz? Ya üşeniyoruz ya da “kitap okurken sıkılıyorum” gibi ceviz kabuğunu doldurmayacak bahaneler üretiyoruz.
Okumadan, düşünmeden, araştırmadan, sorgulamadan nasıl bir bilgi, fikir ve kültür birikimine sahip olmayı bekliyoruz? Okuduklarımızla değil de, sadece dinlediklerimizle, duyduklarımızla ve seyrettiklerimizle elde edeceğimiz bilgiler ve fikirler ne kadar yeterli ve kalıcı olacak?
Olmadığı apaçık ortada zaten. Toplumumuzun büyük çoğunluğu itibariyle bu konudaki mevcut durumunu gösteren şöyle bir tablo var karşımızda:
Sahip olduğu dünya görüşü, savunduğu ideolojisi ne olursa olsun milletimizin büyük bir kesimi bunu temel, gerçek ve doğru kaynaklarından okuyup öğrenerek, tam anlamıyla içine sindirerek yaşamıyor. Daha açık ifade edeyim, kendini dindar müslüman olarak tanımlayan ilk emri “Oku” olan Kur’an’ı Türkçe meali ile anlayarak okumuyor, Atatürkçü tanımlayan Nutuk’u okumuyor, sosyalist-marksist tanımlayan Marks’ı, milliyetçi tanımlayan Ziya Gökalp’i, Atsız’ı, Türkeş’i okumuyor. Dolayısıyla da içi boş sloganlarla, saman alevi gibi parlayan kısa süreli heyecanlarla ve kendi gibi düşünmeyen, yaşamayan herkesi düşman ve hain görme-ilan etme kolaycılığı ile yaşayıp gidiyor.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözüyle Atamız yolumuzu ve dünyamızı aydınlatacak feneri bize göstermiş aslında. Madem ki en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir, bunu elde etmenin tek bir yolu vardır: Okumak, okumak, okumak.
Çünkü dünyanın en başarılı insanlarının çok çalışmalarının yanında sadece tek bir ortak özellikleri var; çocukluklarından itibaren bütün hayatları boyunca binlerce kitap okumaları.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.