AHTAPOT VE AKREP
AHTAPOT ve AKREP
Çok uzak bir adada yaşayan yakışıklı bir akrep ile güzeller güzeli ahtapot birbirlerine aşık olmuşlar. Fakat ikisi de birbirlerinden korkuyorlarmış. Ahtapot akrebin zehirli iğnesini sokmasından, akrepte ahtapotun uzun kolları ile onu boğmasından.Ama daha fazla dayanamayarak ikisi de birbirlerine kollarını uzatmışlar.
Ahtapot, en kötü ihtimalle bir kolumu veririm, nasılsa yerine yenisi gelir diye düşünmüş. Akrep de onun için kendimi feda edebilirim, demiş. Birbirlerini çok seviyorlarmış bütün hayvanlar da kıskanıyorlarmış onları. Bizim ahtapot zamanla sıkılmaya başlamış akrebin ona olan sevgisi ilgisinden. Aklında ondan uzaklaşmak açık denizlere gitmek varmış. (Bizde de olmuyor mu dostlar sıkılıp gitmeler)
Neyse hikayemize dönelim. Okyanuslara doğru yüzmüş ahtapot. Terk edilen akrep, sahilde onun dönmesini beklemiş. Ardından çok ağlamış, göz pınarları olmadığı için hep içine akmış gözyaşları.Ahtapot ise yeni yerler gördükçe mutluluk bu demiş, akrebi çoktan unutmuş. Bizim ahtapot bir gün balıkçı ağına dolanmış olarak bulmuş kendini balıkçılar onu gemiye çekmişler kollarını kesip denize atmışlar. Kesilen kollarını da içki masalarında meze olarak kullanılmak üzere restorana satmışlar.
Canı çok yanan ne yapacağını bilemeyen ahtapot eski aşkı akrebe dönmeye karar vermiş kolları olmadığı içinde yüzemiyormuş. Terk edilen akrepse onsuz olmaktansa ölmeyi tercih etmiş zehirli iğnesiyle kendini sokmuş. Diğer hayvanlardan yardım isteyen ahtapot akrebe ulaşmak üzereymiş. Akrebin yanına vardığında ise akrebi ölmek üzereyken yakalamış. Akrep son nefesini verirken; evet işte ben bu güzellik için kendimi feda ettim demiş.Gerçek aşkının akrep olduğunu anlamış bizim ahtapot ama dostlar ne ahtapotun onu saracak kolları kalmış ne de akrebin onu tekrar sevebilecek kalbi.
Şimdi sözüm o sert konuşanlara, sevildiğini bilmeyenlere…
Gücendirmeyin seveni, kaybetmeden değer bilin…
Mevlana ‘nın dediği gibi:
Dilini terbiye etmeden yüreğini terbiye etmeli insan, yürekte ne varsa dilden de o çıkar.