12’YE BEŞ KALA
12’ye Beş Kala
Çok yazdık çizdik, uyardık. Dokuz dereden su getirdik. Lakin an geldi çattı. Bu yüzdendir 12 ye beş kala dedim. Eskiden İstanbul’da Nesrin Topkapı diye bildiğimiz namı Balkanlardan taşıp Avrupa kıtasına yayılmış bir dansözümüz vardı. Eğer yılbaşında televizyonlara çıkmazsa o yıl işlerimiz iyi gitmezdi. O dünyanın en iyi dansözüydü veya biz öyle bilirdik. Sonra nedendir bilmem bu dansözler halkımızın ilgisini çekmez oldu. Milletvekillerimiz türedi on parmağında yirmi hüner. Genelleştirme yapmak etik olmaz ama bu vekillerimiz içinde öylesine güzel gerdan kıvırıp göbek atan var ki; dansöz mesleğini rafa kaldırdılar. Sağ olsunlar var olsunlar.
İyi bir dansöz sağdan soldan kıvırmalı. Bu işin dini imanı, sağı solu yok, kıvıracaksın arkadaş. Havanın ritmine göre atacaksın göbeği. Her ne kadar bazıları yanlışlıkla kuyruk sallasa da (öyle hatalar da olabilir) genelde birçok vekil harika kıvırıyor. Hatta vekil adayları bile o kadar güzel raks ediyor ki. Büyük Usta Y. Kemal Beyatlı’nın ‘Endülüs’te Raks’ şiiri geliyor aklıma.
Yalınız çok üzüldüğüm bir nokta var ki; bazı acemi siyasetçiler gerdan kıvırayım derken belini kırıyor. İşte bu çok dramatik bir konu. Büyük Yaradan çoluğuna çocuğuna bağışlasın. Bir an önce sağlığına kavuşup inşallah yine güzel danslarla karşımıza çıkarlar.
Seçime sayılı saatler kaldı. Küçük bir anı anlatayım da sayfam boş kaldı diye editörüm bana gönül koymasın. İstiklal harbi esnasında, Gazi Mustafa Kemal Paşa, İnönü’yü Kuvayi Milliye’ye hizmet eden efelere gönderir. Gazi, düzenli bir ordu kurma gayreti içindedir. Bazı anlaşmalar yapmak üzere İsmet İnönü, Demirci Efenin karargahına gider. Gördüğü manzara hiç hoş değildir:
Halktan kişilerle bazı kızanlar falakaya yatırılmış sopa yemektedirler. Cellat kılıklı bir adam dinsiz imansız acı bir kuvvetle adamların ayaklarına vurmaktadır.
İnönü durumdan rahatsızdır ve Demirci Efeye şöyle der:
– Bak efem! Elbette bu adamların bir cezası vardır. Ama yaptığınız bu cezalandırma yöntemi insani ve vicdani bir durum değildir.
Demirci efe gülümser. Ve şöyle bir yanıt verir.
– Sevgili Paşam. Sizler tahsilli adamlarsınız. Çevrenizi ilimle yönetiyorsunuz. Bizler ise zır cahil adamlarız. Bizde ilim olsa biz de ilimle yönetiriz. İlim bilmediğimiz için zulümle yönetiyoruz. Ama ilimle ama zulümle bu insanların yönetilmesi lazım.
İnönü ne cevap versin. Demirci efe haklıdır.
28 Mayıs günü iki yönetim şeklinin referandum günüdür. İlimle yönetilmek isteyenlerle zulümle yönetilmek isteyenlerin oyları sayılacak. Şayet halkımız zulümle yönetilmek istiyorsa yapacak bir şey yok efendim.
Sevgiyle saygıyla
Mutlu seçimler (ve dahi) geçimler!