Dolar 32,3713
Euro 35,0024
Altın 2.325,92
BİST 9.099,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 20°C
Açık
Tekirdağ
20°C
Açık
Cts 23°C
Paz 23°C
Pts 24°C
Sal 19°C

MEMUR SEN VE EBS T.DAĞ ŞB.BŞK. TOPUZ:”EĞİTİM ÇALIŞANLARINA PCR TESTİ DAYATILMAMALIDIR”

MEMUR SEN VE EBS T.DAĞ ŞB.BŞK. TOPUZ:”EĞİTİM ÇALIŞANLARINA PCR TESTİ DAYATILMAMALIDIR”

Eğitimin verimliliği için sorunlar zamanında çözülmelidir
2021-2022eğitim-öğretim yılı, salgın nedeniyle geleceğe yönelik bazı hedeflerin ötelendiği,
mevcut sorunlara yenilerinin eklendiği bir zamanda başlamış bulunmaktadır. Yeni dönemde
bütün eğitim çalışanlarına ve öğrencilerimize sağlık ve başarılar diliyoruz. Eğitimin, sorunları
üzerinden değil, sorumluluk sahibi kişilerin çözüme yönelik attığı adımlar üzerinden
değerlendirilmesini temenni ediyoruz.
Eğitimin niteliği ve verimliliği için eğitim çalışanlarının sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz bir
gerçektir. Geçmiş kayıplarımızın telafi edilebilmesi, geleceğe güvenle bakılabilmesi için
okulların açık tutulması önemli bir karardır.
Salgın döneminde her şeye rağmen eğitim-öğretimi devam ettirmek için fedakârlık yapan,
inisiyatif kullanan eğitim çalışanlarının beklentileri karşılanmalı, 2023 Vizyon Belgesi’nde yer
alan taahhütler yerine getirilmeli, projeler hayata geçirilmelidir.
 
Eğitim çalışanlarına aşı ve PCR testi dayatılmamalıdır
Okulların açılmasının salgınla mücadele sürecinde başarılı olunmasına, salgınla
mücadelenin ise aşılama, mesafe kuralları, sosyal izolasyon, maske vb. tedbirlerin toplum ve
fertler nezdinde yerine getirilmesine bağlı olduğuna şüphe yoktur. Ancak salgınla mücadele
sürecindeki diğer bütün faktörlerin göz ardı edilerek okulların açılmasının, eğitim
çalışanlarının aşılanmasına veya PCR testi zorunluluğuna indirgenmesinin kabulü mümkün
değildir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün, toplumda vaka sayıları artıyor olsa dahi fiziksel mesafe, maske, el
hijyeni ve havalandırma gibi önlemlerin yaş dönemlerine uygun bir şekilde uygulanmasıyla
okulların açık kalmasının sağlanabileceği yönündeki tespiti ortadadır. Buna rağmen haftada
iki defa PCR testi zorunluluğu getirmek gibi fiilen yürütülmesi neredeyse imkânsız, psikolojik
baskı boyutuna varacak, aşılanmayı bireysel bir tercih olmaktan çıkarıp zorunlu bir tercih
hâline getirecek her türden zorlamanın, okulların açık tutulması amacına hizmet etmekten
uzak olduğu bilinmelidir.Hukuki dayanaktan yoksun, hatalı ve yanlış olan eğitim çalışanlarına
PCR testi zorunluluğu kararı yeniden ele alınmalı; eğitim kamu hizmetinin yürütülmesini zora
koşacak, eğitim çalışanlarının moral, motivasyon ve çalışma azmine zarar verecek, kurum içi
çalışma barışını bozacak bu hatadan bir an evvel dönülmelidir.
Eğitim çalışanlarının yeni döneme güçlü motivasyonla, moralli başlaması sağlanmalı ve
teşvik dışı uygulamalardan kaçınılmalıdır.
 
Öğretmenlik Meslek Kanunu için artık somut adımlar atılmalıdır
Resmî veya özel öğretim kurumu ayrımı yapmaksızın bütün öğretmenleri
kapsayacak,öğretmenlik mesleğinin bütün boyutlarını ele alacak Öğretmenlik Meslek Kanunu
konusunda ortaya konan irade, somut bir netice doğurmamıştır. Oysa öğretmenlik mesleğinin
bütün veçhelerini kapsayan sistematik bir düzenleme olmaksızın, çok parçalı yapı altında
mesleğin statüsünün artırılarak niteliklerinin geliştirilmesinin sağlanmasının mümkün
olmadığı, meslek mensuplarının mesleği ifa süreçlerinin sürdürülebilir olmadığı
görülmektedir. Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olarak değerlendirilmesi ve mesleki
standartlara kavuşması isteniyorsa, öğretmene destek niteliğinde,mesleki gelişimini ve
özerkliğini sağlayacak bir meslek kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır.
 
Sözleşmeli istihdam son bulmalıdır
Sözleşmeli öğretmenliğin günümüzde başlı başına bir mağduriyet kaynağına dönüşmüş
olduğu artık alenen ortaya çıkmış durumdadır. Sözleşmeli öğretmenlerin yer değişikliği
hakları konusunda somut bazı adımlar atılmış olsa da bunun statü ve özlük hakları farklılığını

ortadan kaldırmadığı, soruna nihai çözüm getirmediği ortadadır. Sorunun nihai çözümü,
eğitim-öğretim hizmetlerinin kadrolu öğretmenler eliyle gerçekleştirilmesi gerekliliğinin
kabulüyle bütün sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesidir.
 
Ücretli öğretmenlikle emek sömürüsünden vazgeçilmeli, ihtiyaç kadrolu
öğretmenlerle karşılanmalıdır
Öğretmenin emeğini ucuzlatarak personel masraflarından kısıntı yapmaya çalışan ve
mesleğin itibarını düşüren ücretli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmelidir. Hiçbir iş
güvencesi olmayan, asgari ücretin dahi altında bir ücretle ders saati başına ücret alan, sosyal
güvenlik haklarından mahrum bırakılan bir mesleğin adının öğretmenlik olması,bu görevi ifa
eden kişilere karşı emek sömürüsüdür, istihdam açısından ise utanç verici bir uygulamadır.
 
Eğitim çalışanlarının yaz dönemi yer değişikliği sorunları çözülmelidir
Millî Eğitim Bakanlığı’nın çalışma zamanını eğitimden ziyade personel iş ve işlemlerine
hasretmek zorunda kalmasının sebebi, sürdürülebilir bir atama ve yer değiştirme politikasının
geliştirilememiş olmasıdır. Öğretmenlerin, hizmetlilerin, memurların ve şube müdürlerinin il
içi, iller arası ve mazerete dayalı yer değişikliği taleplerinin yerine getirilememesi, motivasyon
kaybının yanı sıra mesleki yabancılaşma, psikolojik rahatsızlık, eğitimin niteliğinin
artırılamaması, çalışma barışının bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır. Atama ve yer
değişikliği konusunda, talepleri azami ölçüde karşılayacak, mağduriyetleri önleyecek, adil,
hakkaniyete uygun ve sürdürülebilir bir politikaya ihtiyaç vardır.
 
Memur, hizmetli ve diğer çalışanların mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir
Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı,
Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların da eğitim öğretim
hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği
unutulmamalıdır.
Eğitim kurumlarında çalışan personelin haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla
çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma
karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
Memur ve hizmetliler başta olmak üzere, eğitim çalışanlarına yönelik görevde yükselme ve
unvan değişikliği sınavları belli bir takvim dâhilinde periyodik olarak gerçekleştirilmelidir.
 
Okulların ödenek ihtiyacı karşılanmalı, okul esaslı bütçeleme uygulaması
getirilmelidir
İlköğretim kurumlarının Bakanlık’tan ya da mahalli idarelerden doğrudan ödenek
alamamaları; okul yönetimlerini kamu kaynakları ve bu kaynakları harekete geçirme
mekanizmalarının yetersiz kalmasıyla karşı karşıya getirmektedir. Buna ilaveten okul
yönetimlerinin bir yandan okullara bağış konusunda sürekli olarak kamuoyu ve idare baskısı
altında ve soruşturma tehdidi karşısında bırakılması, diğer yandan zorunlu cari harcamalar
için kaynak bulma yükümlülüğüne sokulması, hem eğitim-öğretime zarar verip bu sorunu
okullar arası başarı farklılığının bir unsuru hâline dönüştürmekte hem okul yöneticilerine
yönelik hukuksuz, haksız ve adaletsiz uygulamalara ve mağduriyetlere kapı aralamakta hem
de yönetici/öğretmen ile öğrenci velilerini karşı karşıya getirerek okul iklimini ve okul-veli iş
birliğini zehirlemektedir. Okulların kendi kullanımlarına sunulmuş herhangi bir ödenekleri
olmadığı dikkate alındığında, zorunluluk arz eden mal ve hizmet alımlarının ne şekilde
karşılanacağı sorunu halen izaha muhtaç olup çözüm beklemektedir. Bu nedenle, okul bazlı
ödenek tahsisi yapılmalı, personel dışı cari harcamaların yönetilmesi için ödeneklerin
doğrudan okul idareleri tarafından kullanılması sağlanmalıdır.

 
Eğitimcilerin motivasyonunu artıracak bir kariyer sistemi oluşturulmalıdır
Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına
yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun mahkeme
kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında
kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk
edilmesi, pek çok hak kaybına sebebiyet vermiştir.
Anayasa Mahkemesi kararından bu yana öğretmen kariyer basamaklarına ilişkin herhangi bir
uygulama yapılmamıştır. Öğretmenler haklı bir beklenti içerisindedir. Kariyer basamakları
uygulamasının yürürlükte olduğu zaman diliminde yapılan bilimsel çalışmalar, öğretmenlik
kariyer basamakları uygulamasının öğretmenleri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere teşvik
etmenin yanı sıra kendilerini geliştirmelerine ve kariyer basamaklarında ilerlemek için
lisansüstü eğitim yapmaya teşvik ettiğini, bu sonuçlar doğrultusunda eğitimde kalitenin
artırılmasında önemli bir faktör olduğunu, öğretmenlerin kendini yenilemesi, alanındaki
gelişmeleri takip etmesi bakımından olumlu sonuçlar doğurduğunu ortaya koymaktadır.
Kariyer basamakları sistemine yeniden işlerlik kazandırılmalıdır. Bu çerçevede paydaşların
görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, sadece sınav
odaklı olmayan, süreç ve bireysel çaba odaklı, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer
sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının tüm eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize,
velilerimize ve milletimize hayırlı olmasını; eğitimin bir an önce sorunlardan arındırılmasını
diliyor, umut dolu gelişmelere ve vaatleri yerine getirecek somut adımların atılmasına vesile
olmasını temenni ediyor,Bakanlıktan beklentileri karşılayacak adımlar atmasını, kalıcı eğitim
politikaları geliştirmesini ve uygulamasını istiyoruz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.