HÜDAPAR:”YENİ KUR ŞOKLARINA HAZIRLIKLI OLALIM”


Hür Dava Partisi Sözcüsü ve Genel Sekreteri Şehzade Demir yaptığı açıklamada gündeme dair açıklamalarda bulundu. Demir,”Kur artışı ve enerji maliyetlerindeki yükseliş yakın dönemde ciddi fiyat artışlarına yol açtı ve aralık ayı enflasyonu zirve yaptı. Haliyle yıllık enflasyon da beklentilerin çok üzerinde gerçekleşti. Döviz artışına yapılan müdahaleler ve devreye konulan “Kur Korumalı Mevduat” sistemi ile şimdilik döviz belli bir aralıkta dengelenmiş görünüyor. Ancak yeni yılla birlikte başta kamu hizmetlerinde yapılan “yeniden değerleme” artışları olmak üzere üretim ve imalatın en önemli girdileri olması hasebiyle elektrik, doğalgaz ve akaryakıt zamları, beklenen fiyat düşüşlerinin gerçekleşmesine imkân tanımadı. Hatta yeni yıl zamları sonucunda ocak ayı enflasyonunda daha fazla artış beklenmektedir.
Amerikan Merkez Bankası FED’in enflasyonla mücadele adına önümüzdeki aylarda faiz artırımına gideceğini açıklaması, küresel piyasalarda ciddi tedirginliklere yol açmaktadır. FED’in muhtemel faiz artışı Amerika’ya doğru sıcak para akışı anlamına gelirken başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere diğer ülkelerden sermaye çıkışı sonucunu doğurmaktadır. Döviz kurunu belli bir bant aralığında tutarak enflasyonla mücadeleyi hedef edinen Türkiye’nin, muhtemel FED faiz artışlarıyla beraber yeni kur şoklarına karşı hazırlıklı olması bu noktada önem arz etmektedir. FED’in tetikleyebileceği muhtemel bir kur şoku, ekonomik gidişatı daha da zora sokarak hayat pahalılığını dayanılmaz boyutlara taşıyabilir. Bu olumsuz tablo ile karşılaşmamak için tedbirler alınmalıdır.
ENFLASYONDA GIDA PAYININ YÜKSEK OLMASI
Dünya genelinde enflasyon yükseliş eğilimini sürdürürken Türkiye de yeniden yüksek oranlı enflasyon şokunun etkisine girmiş durumdadır. Enflasyon artışında ithalata dayalı enerji ve akaryakıt öne çıkarken gıdanın artan enflasyonda başı çeken diğer bir kalem olması, tarımsal faaliyetler için elverişli şartlara sahip Türkiye açısından anlaşılabilir değildir. Ekmek zamlarıyla sık gündeme gelerek bu alanda sembol haline gelen buğday fiyatlarındaki artış, bir tarım ülkesi olarak Türkiye’nin ayıbıdır.
Gıda üretimi, güvenliği ve tedarikinin arz ettiği hayati önem, kuraklık ve salgın süreciyle birlikte fiyatlardaki fahiş artışla daha açık bir şekilde ortaya çıktı. Türkiye’de teşvik ve desteklerin artan girdi maliyetlerine oranla çok düşük seviyelerde kalması, çiftçiler açısından kâr oranının düşmesine bağlı olarak tarımsal faaliyetleri cazip olmaktan çıkardı. Bu alanda etkin bir politikanın olmayışı, arz-talep bağlamında ürün çeşitliliği üzerinde olumsuz etki bırakmaktadır. Tarım ve gıda ürünlerinde ekilebilir yeterli arazilere sahip Türkiye’nin bu alana daha fazla önem vermesi zaruridir. İthalat yoluyla dışarıya akıtılan paraların önemli ölçüde destek, teşvik ve kendi kendine yeterlilik ilkesi gereği oluşturulacak etkili politikalara dönüştürülmeli, gıda ürünlerinde dışa bağımlı hale gelmekten şiddetle kaçınılmalıdır.
MANEVİYATSIZLIK GENÇLERİ BUNALIMA SÜRÜKLÜYOR
Geleceğin inşası gençlerin eli ile olacaktır. Maddi ve manevi anlamda ihtiyaçları karşılanmış, erdemli bir gençlik, kendisi ile beraber toplumu da kalkındırır. Bu denli önemli olan gençliğin son dönemlerde gelecek kaygısı, ateizm veya deizm ile anılması büyük bir talihsizliktir. Bu sorun, siyasetin ve toplumun en önemli gündem konusu olmalı, kapıdaki tehlikenin farkına varılmalı ve gerekli tedbirler derhal alınmalıdır. Büyük kültürleri ve medeniyetleri oluşturan kök, dindir. İnançsızlık, toplumlar ile medeniyetlerin önündeki en büyük tehlikedir. Dinin toplumdaki yanlış temsili, popüler kültür, hâkim paradigma ve laik eğitim sistemi gibi birçok etkenin körüklediği bu sorun, gençliğin değerlerine yabancılaşmasına sebep olmanın yanı sıra adalet temelli bir düzenin oluşmasını da engellemektedir.
Türkiye, geri dönülmez bir noktaya gelmeden evvel bu soruna gereken önemi vermeli ve bu minvalde politikalar geliştirerek riski bertaraf etmelidir. Gençliği hâkimiyeti altına alan popüler kültüre önemsiz bir ergen akımı gibi yaklaşmayı bırakmalı ve bunu destekleyen politikalarına son vermelidir. Özellikle Batı menşeli laik ideolojiyi dayatan eğitim sistemini kökünden değiştirmelidir. Öte taraftan hükümet problemin ciddiyetini kavramalı, gençleri ne pahasına olursa olsun ekonomik kaygılardan ve manevi buhrandan kurtarmalıdır. Ayrıca gençleri özüne yabancılaştıran ve kültürüne düşman haline getirmeye çalışan yazılı, basılı ve görsel yayınlar ile iletişim platformları kontrol altına alınmalıdır” şeklinde konuştu.